10

171 37 14
                                    

tw: taciz, şiddet

Hyunjin haftalardır durgundu. Jeongin ne yaparsa yapsın her zaman neşeli olan bu oğlanın yüzünü güldüremiyordu. Onun için endişelenmeden edemiyor, ilgilenmeye çalışıyordu. Ancak konuşma konusunda pek başarılı olduğu söylenemezdi.

Ancak artık kan beynine sıçramıştı. Yine oturdukları o parkta Hyunjin'in küçük parmaklarını o uzaklaşmadan yakaladı.

"Bana her şeyi anlatmanın vakti gelmedi mi artık."

Hyunjin bakışlarıyla bağırıyordu adeta. Ancak kelimeler bir türlü dudaklarından dökülmüyordu. Çaresiz bakışlarını gezdirdi pembe çocuğun üzerinde.

"Üzgünüm."

Jeongin bunun üzerine gevşetti Hyunjin'in parmakları üzerindeki elini. Hyunjin ise arkasına bakmadan ağır adımlarla ilerledi.

Jeongin haftalardır arkasından baktığı gibi bakmak istemedi bu kez, dayanamadı. Deli gibi sevdiği kişinin acı çekişini izlemeye çok bile katlanmıştı. Onu evine kadar takip etmeye başladı.

Hyunjin nihayet evine geldiğinde evde yalnızca üvey babasının olduğunu biliyordu. Titreyen parmakları ile korkarak açtı kilidi ve eve girdi.

Jeongin o sırada bulunduğu müstakil evin arka bahçesini dolaşıp balkona tırmanarak ulaştı ve açık olan kapıdan içeri girmeyi başardı. Biraz yorulmuştu, ancak birazdan tüm her şeyi öğrenecekti.

Salona açılan balkon kapısından dikkatlice girdiğinde salonda kimsenin olmadığını görünce içi rahatlamıştı. Hyunjin'in odasına ilerlediğini gördü. Salonun kapısından kafasını koridora doğru uzattığında arkasına dönük iki bedenle karşılaştı. Biri Hyunjin'di, odasındaydı ve kapısı sonuna kadar açık olduğundan Jeongin onu görebiliyordu. Bir de bir adam vardı, Jeongin onun üvey baba olduğunu anlamıştı. Adam duvara yaslanıp Hyunjin'i izliyordu. Hyunjin'in hareketlerinde bir tedirginlik sezen Jeongin, kaşlarını çatıp daha dikkatli baktı. Hyunjin bariz korkuyordu üvey babasından. Jeongin bile bu küçücük yaşında her şeyi net bir şekilde anlayabiliyordu.

"Neden bu kadar erken geldin Hyun? Beni mi özledin yoksa?" kıkırdadı üvey baba. Evdeki iki çocuğunda tüyleri tamamen diken diken olmuştu. Hyunjin tek kelime edememişti.

"Sevgili babanı özledin demek." Hyunjin'e doğru birkaç adım attığında tam dibine gelebilmişti. Jeongin'in kalbi hızlanmıştı. Kesinlikle deli gibi korkuyordu, Hyunjin'in bu duruma sürekli maruz kalıyor olması onu inanılmaz bir dehşete sürüklemişti.

Üvey baba Hyunjin'e ani bir şekilde saldırdığında Hyunjin ağlamayla karışık bağırmaya başlamıştı. Yavaş yavaş gerilerken Jeongin'in görüş açısından çıkmışlardı.

Jeongin vücudunun bulunduğu şok dalgasından nihayet kurtulabildiğinde hiç düşünmeden mutfağa koştu. Gözüne kestirdiği büyük bir bıçağı kapıp Hyunjin'in odasına doğru ilerledi. Hyunjin'in onu gördüğü an attığı yardım çığlıkları adeta göğü yarmıştı. Jeongin ise bu yardım çığlığına karşılık verdi. Arkasına dönmeye yeltenen üvey babanın üzerine atladı. Beklemediği atakla dengesini kaybeden adam yere düşmüştü, karşısındaki küçük bedeni gördüğünde sırıttı ve Jeongin'in elinde sıkıca tuttuğu bıçağı ani bir hareketle çevirip omzunu yaralamayı başardı.

Jeongin duyduğu derin acının tesiriyle inlerken bıçağı yeniden düzgünce tutabilmişti. Bayılmak üzereydi aslında, zayıf bünyesi ve küçük bedeni böyle bir yaralanmayı kaldıramazdı. Ancak bir an, kısacık bir an Hyunjin'inin umut dolu gözleriyle kesişti gözleri. O anlık hissetmedi acısını. Bıçağı bırakan yaralı sağ omzundan dolayı kullanamayacağını düşündüğü eliyle bıçağa asıldı ve adamın göğsüne defalarca sapladı bıçağı, ta ki üvey baba ölene kadar. Onun öldüğünü anladığında serbest bıraktı kendini. Yere yığıldı, elini sımsıkı sarmış kendisininki gibi küçük olan parmaklara baktı. Ardından bakışlarını yukarı doğru taşıdı.

Kısa bir gülümseme sunabildi, yıldızlarla dolu harelere bilincini kaybedene kadar baktı. Bu gülümseme ne Hyunjin'in özlemini bastırmaya yetti, ne de yıldızlı hareler Jeongin'in özlemini.

Jeongin gördüğü rüyayla terden sırılsıklam olmuş biçimde yataktan fırlamıştı. En son ıslah evinde rüyalarına giren bu tiksinç anının yeniden rüyalarında onu bulması Jeongin'de buruk bir hisse sebep olmuştu.

Bu olayı atlatmıştı. Ancak bir anda önüne çıktığında geçiştirebileceği bir olay değildi bu. Neden durduk yere görmüştü ki bu rüyayı. Hyunjin'i sürekli düşündüğü için miydi?

Hyunjin'den aldığı o güzel öpücük beyninde dolaşıp duruyordu. O öpücük onu kesinlikle çok utandırmıştı, bu yüzden pek bir şey söyleyememişti. Biraz da sinirlenmişti. Ancak çok ciddi bir sinirlenme değildi bu, çocukken ona karşılık vermeyip şimdi aynısını yaptığından sinirlenmişti. Yine de bu Hyunjin'in gururunu incitmişti. Sonuçta bir aşk itirafı yapmak kolay bir şey değildi.

Jeongin tüm bunları düşününce kalbi ezildi. Kendisi aynı itirafı yaptığında berbat hissetmişti. Onu sevmediğinden değildi, hala onu çok seviyordu. Öpücük onun kalbinde çok önemli bir yer kazanmıştı, ancak sadece kabul etmek istememişti. Kesinlikle böyleydi.

Yarın haftasonuydu ve Jeongin'in ona çektirdiği hiçbir şeyi hak etmeyen Hwang Hyunjin kesinlikle bir randevuyu hak ediyordu.

sonunda jeongin ve hyunjinin ayrilmasina neden olan olaylari yavas yavas ogreniyoruz

uykudan gwberirken ve telefonu surekli elimden dusururken olayi anlaticam diye ficin tüm sanatli havasini bok ettim kusuruma bakmayin

strangerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin