01

994 92 35
                                    

Japon kirazı çiçekleri etrafını sarmıştı. Binlerce pembe yaprak esen rüzgarla yeri buluyordu. Pembe bulutlar gökyüzündeydi ve yine güneş batıyordu. O, her gece olduğu gibi yöneltmişti adımlarını Hyunjin'e doğru. Pembe saçları hafif esen rüzgar sayesinde uçuşurken her zamankinden daha fazla yaklaşmıştı.

"Hwang, seni çok özledim." kelimeleri kadife sesinden usulca dökülürken Hyunjin nasıl tepki vereceğini bilemiyordu. Gözlerini gözlerinden çekemedi. Her gece yalnızca bedenini görebildiği Jeongin'in yüzü tam karşısındaydı. Yüzünün her ayrıntısını inceledi dikkatlice. Pembe saçlarından ince dudaklarına kadar her şeyini. Pembe saçlı genç gülümsediğinde nefesi adeta kesilirken her gece olduğu gibi kıyamamıştı tenine dokunmaya. Pembe saçlıya duyduğu minnet tüm her şeyin üzerindeydi.

"Sen de beni özledin mi?" diye sordu, Hyunjin'den cevap alamayan pembe saçlı. Hyunjin ise onu korkutmak istemedi, özlemediğini düşünmesini istemezdi. "Çok özledim." dedi, sesi hafifçe titremişti, yutkundu. Pembe saçlı, "Çok yakında seninle olacağım Hwang." dedi ve yüzünü ona yaklaştırmaya başladı. İnce parmaklarını usulca yerleştirdi yanaklarına. Gözleri dudaklarına kaydığında nefes alamadığını hissetti Hyunjin. Gerçekten beklediği şey geliyordu.

Dudakları buluştuğu an Hyunjin'in gözünden yaşlar akmaya başladı. Hemen ardından yataktan sıçrayarak uyanmıştı, bu da bir rüyaydı... her zamanki gibi.

Kalbinde hissettiği sızı ağlama isteğini güçlendiriyordu. Bu rüya da neyin nesiydi? Yıllardır böylesine bir rüyaya maruz kalmamıştı. Düğüm misali birbirine karışmıştı duyguları. Kalbi son derece hızlı atıyordu yaşadığı heyecandan dolayı.

Onun hiçbir zaman yüzünü göremezdi. Yalnızca toz pembe saçları ve cılız bedeni görüş açısına girerdi. Ona asla yaklaşmazdı, kibar bir üslupla birkaç kelime dökülürdü dudaklarından. Zaten ona karşı yalnızca rüyalarında nazikti.

Ancak onu bu kez öpmüştü. Bu hayallerinin bile ötesindeydi. Bu öpücüğü neden bu kadar istediğini anlayamamıştı. Jeongin onun eski dostuydu, öpücük ise apayrı bir şeydi. Ayrıca ona "Çok yakında seninle olacağım." da demişti. Jeongin'in tekrar onunla olması yalnızca bir mucizeydi. Ölüler dirilemezdi, çünkü İsa artık dünyada değildi.

Camdan dışarı bakıyordu buğulu gözleriyle. Bir rüyaya bağlanabilecek kadar acizdi, daha çok üzüldü kendine. Tanrı ona sakurasını verecek miydi yine? Yoksa tüm bunlar bilinçaltının oyunları mıydı? Hyunjin bile bilmiyordu onu istediğini, onu görse nasıl hissedeceğini. Duygularından korkuyordu, geçmişiyle yeniden yüzleşmekten korkuyordu; ama en büyük korkusu şüphesiz oydu. O ve onun hayat dolu bedeni.

strangerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin