02

431 77 58
                                    

Yeni keşfettiği kirazlı lolipopu şapırdatarak emerken yeni taşındığı bu mahallede geziniyordu Hyunjin. Caddede öylece ilerlerken biraz ötede bir park görmüştü. Günlerdir mahallede dolaşıyordu ancak bu parkı yeni bulduğu için bir miktar kızgındı kendine. Küçük adımlarını hızlandırarak parka ilerlemişti.

"Ah! Saçlarıma dokunma seni aptal, canımı yakıyorsun. Bırak beni!"

Hyunjin parka girecekti ancak duyduğu seslerle çitlerin arkasına saklanmıştı. Sesin geldiği yöne baktığında pembe saçlı bir genç ve onu kollarından yakalamış iki büyük çocuk gördü. Büyük olanlar fazla güçlü görünüyordu Hyunjin'e göre. Ancak pembe saçlı olanın onlara kafa tutabilmesi Hyunjin'i şaşırtmış ve oldukça havalı gelmişti.

"Annen sana pembenin kız rengi olduğunu söylemedi mi? Ne bu saçların hali?"

"Kıza benziyorsun bücür." ve ardından bir kahkaha.

Pembe saçlı genç sinirlenirken bağırdı, "Kız değilim, seni bile dövebilirim!" tam o sırada bir yumruk yemişti yüzüne. Başı yana düşerken biraz sersemlemişti. "Döv dövebilirsen seni bücür." İki büyük çocuk tekrar gülüşürken tüm bunları gören Hyunjin aniden çatmıştı kaşlarını. İçi garip bir şekilde öfkeyle doldu. İkisinin de yüzünü dağıtmak istiyordu. Parka bir hışımla girdiğinde üç çocuğunda bakışları Hyunjin'i bulmuştu.

"Onu rahat bırakın. Suçsuz insanları dokunamazsınız!" hala çatık kaşlarını bozmadan büyüklerine bakıyordu. Büyük olanlar ise pembe saçlı olanı bırakıp Hyunjin'e doğru ilerliyordu. Tam Hyunjin'in önünde durduklarında küçük bedenini bir korku kaplamıştı. Yedi yıllık hayatının en gerilimli dakikalarını yaşadığının farkındaydı.

"Buna sen mi karar veriyorsun bebek?" Hyunjin kollarını kavuşturmuş, sinirli bakışlarını sürdürüyordu. "Yedi yaşındayım, teknik olarak bir bebek değilim." tabii bu cevabının ardından dizine tekme yemesi bir olmuştu. Yere düştüğü an dizi acımış ve dudaklarından ufak bir inilti düşmüştü. Bir diğer çocuk ise Hyunjin'i yakasından tutup adeta fırlatmıştı. Başı dönen küçük çocuk bir süre yerden kalkamadı. O dövüşemezdi, her zaman sessiz kalan taraf olurdu. İlk kez içindeki karşı koyma dürtüsünü engellememiş, pembe çocuğun kahramanı gibi hissetmişti.

"Gidelim buradan." dedi büyüklerden biri, ardından hızla oradan kayboldular. Pembe çocuk, büyüklerinin gitmesinin ardından Hyunjin'in yanına gitmişti. Hyunjin ise henüz ayağa kalkabilmişti, pembe çocuğa gülümsemek üzereyken çocuğun sert bakışları ile karşılaştı. Neler olduğunu anlayamamıştı.

"Bana yardımcı olabileceğini kim söyledi? Tek başıma güçsüz müyüm sanıyorsun?" karşısındakine öfkeyle bağırırken öylece kalakalmıştı Hyunjin. Yalnızca bir teşekkür beklemişti.

"Sadece yardımcı olmak istemiştim." korkakça söylediği cümlenin ardından gözleri dolmuştu. Neden durduk yere biri ona bağırıyordu ki? Bunları hak etmediğini düşünüyordu.

"Olma." pembe çocuk derin bir nefes verdi. Karşısındaki gencin gözlerinin dolduğunu fark ettiğinde içindeki merhamete engel olamadı. "Tamam ağlamayı kes." Hyunjin alt dudağını sarkıttığında gözlerinden birkaç yaş akmıştı, pembe çocuk yutkundu. Karşısındaki çocuğun neden böyle yaptığını kavrayamıyordu. Güçsüz gözüktüğünün farkında değil miydi? Üstelik kendisinin önünde küçük düşmüştü, neden bunu yapmaya devam ediyordu?

strangerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin