12

248 33 51
                                    

Sakura patikasında ilerliyordu iki genç, sona yaklaşmışlardı. Her ne kadar şaşırtıcı olsa da ikisi de çok mutluydu. Yıllar geçmişti ve yine mutluluğu birbirlerinin yanında bulmuşlardı. Onlar bu dünya için çok özeldi.

Pembe yaprakların seyreldiği noktada Hyunjin başını yerden kaldırdı. Hediyelik eşya satıcıları cadde boyu uzanıyordu. Hyunjin gülümsedi, Jeongin'e bir hediye almak istiyordu.

"Haydi, biraz bakınalım."

Yeniden parmaklarını sardı pembe saçlı gencin. Heyecanla ilerledi gözüne kestirdiği bir dükkana. Jeongin sessizce Hyunjin'in onu sürüklemesine izin veriyordu. Hyunjin gülüyordu ve bu ona büyük bir haz vermişti.

"Beğendiğin bir şey olursa söyle." dedi ve önündeki dizili eşyalarda dolaştırdı gözlerini. Jeongin birkaç dakika bakınmanın ardından bulduğu bir gelincik oyuncağını Hyunjin'in yüzünün yanına koyup ne kadar benzediğini ölçmeye çalıştı. Haklıydı, benziyordu.

"Hey, kendin için bir şeyler bak." Jeongin gülümseyerek sitem eden Hyunjin'in yüzüne baktı. "Kendim için bakıyorum zaten." dedi ve kıkırdamanın ardından devam etti. "Bu gelincik sana çok benziyor, eğer yanımda bu olursa sen yanımdaymışsın gibi hissederim." Hyunjin duyduğu kelimelerle duygulanmadan edememişti. Yang Jeongin onu her şekilde etkiliyordu.

"Bekle, ben de kendim için bulacağım." dedi ve oyuncak sepetini eşelemeye başladı, Jeongin bir anda Hyunjin'in her yeri dağıtmaya başladığını gördüğünde panikle onun bileğinden yakaladı.

"Aptal Hwang, görevli bize kızacak. Her yeri dağıttın!" fısıltıyla karışık sesini Hyunjin'e duyurabilmiş olsa da Hyunjin ortalığı batırmaya devam ediyordu.

"Hah! Buldum işte Jeongin. Hem bak tilkiii, kulakları da pembe. Çok tatlı!" oyuncağın kulaklarını okşamaya başladığında "Hadi alalım şunları." diye tekrardan çekiştirdi Jeongin bileğindeki elini. "Çabuk gidelim diyorum Hwang." Jeongin'in ısrarı üzerine kasaya doğru ilerlediler ve oyuncakların parasını ödediler.

"Siz ikiniz! Burası dışarıdan ahır gibi mi görünüyor. Çalışanlarım bunca pisliği temizlemek zorunda değil, gelin ve toplayın burayı!"

Tam çıkacaklarken duydukları ses ikiliyi az da olsa korkuturken Jeongin aptal aptal oyuncaklara bakan Hyunjin'in elini kapıp hızlıca sürükledi onu mağazadan.

"Hey kaçmayın!" geride sadece öfkeli adamın haykırışları kalmıştı.

Bir süre koşarak ilerlemelerinin ardından durdular, "Aptal mısın Hwang? diye sordu Jeongin nefes nefese. Hyunjin koşuşturmanın ardından kendine gelebildiğinde heyecanla elindeki tilkiyi gösterdi. "Ama bak! Bu tilki de sana benziyor." gülüyordu, Jeongin o an onu yormasını görmezden gelip sadece güzel suratı izledi. "Kızmadın bana, değil mi?" diye sordu Jeongin'in fark etmeden yaptığı donuk suratın ardından. Onun çabucak sinirlendiğini biliyordu ve onu sinirlendirip günlerini mahvetmek istemezdi. Pembe saçlı genç ise birden beklenmedik şekilde kıkırdadı, "Teşekkür ederim tilki için." dedi basitçe. Bu ufak cümle bile Hyunjin için yeterliydi, çünkü biliyordu ki Jeongin bunu söyleyebilmek için kafasında binbir çeşit terazilerle tartmıştı düşüncesini.

"Rica ederim, o zaman ilerleyelim." dedi Hyunjin ve yol boyu ilerlemeye devam ettiler.

Hyunjin, oyuncaklarının fotoğraflarını çekerken Jeongin'in kafasında düşünceler dolanıyordu. Üzerine çok kez düşünmüştü tüm aklındakilerin, ancak bir türlü Hyunjin'e açamamıştı.

"Hwang," dedi bir anda, Hyunjin'in endişeli bakışları üzerindeki yerini almıştı. "Sana benim öldüğümü annen mi söyledi? Benim sahte küllerimi kim savurmana izin verdi?" Hyunjin aldığı soru ile derin bir nefes vermişti, o da uzun süredir bunu düşünüyordu. Ancak alacağı cevaplardan korktuğundan konuyu irdelememişti. Gerçekler daha çok acıtırdı, kendini gerçeklerden korumak istiyordu.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Sep 15, 2021 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

strangerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin