Tate McRae- Slower
Arctic Monkeys- Do I Wanna Know
KENDİME NOT:
Gençliğin öldüğünü düşünmelerine izin verme.¤
Bir pusula alıp kalbimi içine koymak ve nereyi gösteriyor bilmek istedim.
Çok mu rasyonel düşünüyordum? Hayal gücüm bu kadarına yetiyordu. Kalbim başka nasıl pusulam olurdu? Koray'ın kalbini ellerime almak ve neye benzediğini görmek istedim.
Belki o zaman kurtulurdum bütün sınırlarımdan.
O yorucu ama bir o kadar da heyecan verici konser gününün ardından okula gittiğimde aklımı neredeyse derslere hiç verememiştim. Sürekli ama sürekli Koray'ı düşünüp durmuştum. Hayır, bunun adı aşk değildi, bunun adı kaderdi.
En azından şimdilik.
Rüyaların kaderini belirlemek için seçilmiş bir elçiydim. Evet, bu artık kabullenmeye başladığım bir şeydi. Kabullenmek zorundaydım çünkü inkar edersem kafayı yediğime inanacaktım ve bunu istemiyordum. Koray bir rüya değildi, kafayı yemiş bir delinin hayal ürünü hiç değildi.
O gerçekti.
Ayrıca hiçbir şeyden kaçarak kurtulamazdım. Artık kaçmıyordum, buradaydım ve kaderime meydan okuyordum.
Bu işin sonu nereye varacaktı, aslında hiçbir fikrim yoktu. Ama İzabella'nın anlattıklarına bakarsak aynı rüyanın içinde olmamalıydık ve bu büyük bir sorundu. Bunun tam olarak nesi yanlıştı anlamamıştım ama her şeyi, bir felaketten bahsedermiş gibi anlatmıştı. Onu ciddiye almam gerektiğini farkındayım ancak bu sadece benimle ilgili bir konu da değildi. Koray'la konuşmalıydım... Gerçi o bir şeyleri takıyormuş gibi değildi ama ısrar edersem ciddiyetle beni dinleyeceğini biliyordum.
O ve her ne olursa olsun takındığı rahatlığı gözümün önüne geldiğinde belli belirsiz gülümsedim. Onu görmeyeli henüz aradan yirmi dört saat geçmesine rağmen özlediğimi hissediyordum. Arada mesajlaşıyorduk ama yanında olmakla mesajlaşmak arasında dağlar kadar fark vardı. Ya da ben belki de ilk defa, birinin yanında olmak veya olmamak arasındaki farkı yeni görüyordum.
"Daldın gittin yine."
Düşünceler bir anda zihnimde dağıldı. Çenemi, avcumdan kaldırarak karşımda oturan Dinçer'e birkaç saniye alık alık baktım. Kendime gelip başımı iki yana salladığım sırada Dinçer oturduğu yerde geriye doğru yaslanmış ve bana manidar bir gülümsemeyle bakmaya başlamıştı.
"Ne?" dedim sorgular bir şekilde. "Gece geç uyudum, yorgunum. Ondan oluyor."
"Neden geç uyudun?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RÜYA ÇANLARI
FantasyKendime not: Zihnindekiler değil, Kalbindekiler unutulmaz olsun.