Sağ ayakla girin bakalım.
-Talat-
"Tamam, orada olacağım. Yarın, saat dokuz da mı toplantı? Akşam dokuz? Bu akşam dokuz mu? Niye o kadar geç?"
"Sanane oğlum saatin kaç olduğu? Sen gideceksin tercümanlık yapacaksın bitecek."
"Neyse kapat. Hazırlanayım ben."
Kapanan telefonumu yatağın üzerine fırlatıp dolabımın kapağını açtım. Akşam giyecek bir takım elbise arıyordum. Telefonda konuştuğum üniversiteden tanıştığım, fazla yakın olmasakta arkadaşım diyebileceğim Ercüment'ti.
İngiliz Dili ve edebiyatı okumuş biri olarak yaklaşık iki senedir işsizdim. Evimin kirasını ödemek için kasiyerlik falan yapıyordum ama kendi bölümüm sayesinde bir işte olmamak koyuyordu bana.
Dolabımda lacivert bir takım elbise bulunca zaferle sırıtıp çıkarttım. Evet, tahmin ettiğim gibi kırış kırıştı. Bana ütü yolları gözükmüştü tabi.
En nefret ettiğim şeylerden biri de bu ütü muhanbettiydi. Hepimiz yapmasakta kırışık bir şekilde gezsek ne olurdu sanki?
Ha bu arada ben Talat. Çoğunuz beni tanırsınız, Ağır Mevzular'dan. Tanımayanlarınız ise hiç dert etmesin. Bu hikaye benim hikayem. Yeri gelecek rezil anlarımı, ağladığımı ve güldüğümü göreceksiniz. Bana bu hikâye de eşlik edeceksiniz.
Yani Ağır Mevzular'ı da okumadıysanız öneririm. Gayet güzel bir kitap. En azından yazarın ilk bxb hikayesi için...Ütümü ve kıyafetlerimi alıp 1+1 evimde fazla gidecek alanım olmadığı için salona geçtim. 1+1 dediğime bakmayın. Kötü değildi. Çünkü odaları geniş ve benim mükemmel zevkimle birlikte çok daha ferah duruyordu. Koyu yeşil ve gri tonlarını kullanmıştım evimde. Salonumda L gri koltuğum ve üstündeki puf puf koyu yeşil yastıklarım benim özellikle vazgeçilmez mobilyalarımdı.
Takımı yere atıp ütüyü fişe taktım. Ve bu zamana kadar yapabildiğim en iyi ütüyü yapmayan çalıştım. Elimden geldiğince tabi. Sonuçta iki saatlik bir toplantıydı. Beni işe almayacaklardı ya.
Bütün günüm hazırlanmakla geçmiş, saat akşam altı gibi evden çıkmıştım. Toplantıya gitmeden önce buluşmam gereken bir arkadaşım vardı.
İzmir de okumaya başlayınca buradan kopamamış buraya yerleşmeye karar vermiştim. Zaten memleketimde güzel anılarım yoktu ki ayriyetten canım, birtanecik(!) babam, beni öyle çok seviyordu ki (!), görse bir kaşık suda boğardı beni.
Gay olduğumu öğrendiğinden beridir konuşmuyordu benimle. Ama annem onun gibi değildi. Bana destek çıkmış, hatta her zaman arkamda olacağını dile getirmişti. Tabi bunu babamın yanında söyleyemedi. Benim gibi o da az çekmemişti babamdan.
Arkadaşımın beni beklediği kafenin önünde durdu taksi. Parayı uzatıp indim. Takım elbisemin ütüsünü bozmayacağını bilsem canım motorumla gelirdim.
Kafeden içeri girip etrafta dolaşırdım gözlerimi. Ozan'ı en köşede iki kişilik masalarda görünce yüzümde bir gülümseme oluştu. Her daim yanımda olan arkadaşım benim...
Yanına ilerleyip önündeki sandalyeyi çekerek oturdum..
"Vay vay vay, karizmaya bak!" Islık çalıp dediği sözler üzerine gülümsemiştim.
"Yüzünüzü gören cennetlik avukat bey!" Kendisi liseden beri olan hayalini gerçekleştirmis ve avukat olmuştu. Benim gibi sevgilisi ile burada kalmış, mesleklerini icra ediyorlardı. Arda kendine Devlet Hastanesinin yanında bir dükkan açmıştı, Ozan ise büroya üye olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tercüman -Bxb-
Teen FictionTalat 6 yıl önce duygusal boşlukta birlikte olduğu Patrcik tekrar karşılaşır. Hayat standartları, geçmişte yediği kazık ve Patrcik... Her şey üst üste gelmektedir. Kendi halinde yaşama çalışırken eline gelen bir işle kendi için yeni bir dönemin kapı...