Niye Çattın Kaşlarını Bölüm II

17 1 0
                                    

Aniden hızlandı o karanlığın altından. Yıldızı arkasından parlıyordu ve arkasındaki gölgesi bile nefes kesiciydi. Takip etmeye başladığımı anlayınca kaşlarını çatıp, yüzünü gerdi. Daha hızlı yürümeye başladı sanki yıldızım kayıyordu. Ona sahiplendirdiğim yıldızdan kurtulup karanlığın siluetinin altına girdi ve nefes kesen gölgesini ortadan kaldırmış oldu. Nereye yürüdüğünü bilmeden yürüyordu öylesine. Baya bir yürüdükten sonra iki binanın arasında çıkmaz bir sokağa girdi. Kalbi ona öldürülecek olmasının endişesiyle hafifçe korkuttu. Birden sağ omzunda bir el hissetti, kalp ritimleri daha hızlı atıyordu. Karşısında beni görünce sadece gözüme baktı, dudaklarımın tadına bakmadan. Sersemledi biraz. Ve o bakışmaları kesen şey uzaklardaki çöp kutusunun yakınlarından gelen bir demir çubuk sesiydi. Ürkmüştü ve elleriyle sanki kaçış planı hazırlar gibi zikzaklar çizdi. Bir adım öne atmamla sersemleten bir kafa geldi yüzüme, daha ne olduğunu anlamadan kaçmasını istedim. Ve yüzüme bir yumruk darbesi geldi. Ah! Şimdi de bir tekme. Şaşkınlıkla fark ettim ki kendisinin çağırdığı acı çığlıklar dudaklarına çizemediğim zikzaklardı.

Kimsenin olmadığını fark ettikten sonra bağırarak ağladım. Canım o kadar acıyordu ki kafamı oynatınca çenem sanki dağılmış gibi bi acı veriyor, ayağa kalkmaya çalıştığımda bacaklarıma felç inmiş gibi oluyordum. Kalbimin attığını hissedince dudağımın arasından geçen nefesim bile çıkmıyordu. Acısını dindirmek için yerde karnımı sıkıyordum. Kulaklarım, adım atan bir çift ses duydu. O sesler çok ürkütmüştü beni, yerde sürünerek çöpün dibine kadar gelmiştim ama ironik olan duyduğum adım sesleri karanlığın altındaki seslerle aynıydı. Peşimden geri gelmişti. Kulaklarım uğulduyordu ama canımın acısı giderek hızlanıyordu. Gözlerini kapattı karşıma geçince. Açmak istemedi, yüzümü öyle görmek istemedi galiba. Denedi gözlerini açmayı ama yapamadı, başaramamıştı. Ruhu, korkusu ile damarlarından akan kan ile bedenini terk ediyordu. Bunu hissediyordu. Bir bulantı geldi midesine, sanki başı da dönüyordu. Bedeninde hareket etme içgüdüsü kalmamıştı.

Çok farklıydı... Yaratılış; damarlarımdan akıp giden her bir parça ile böylece sona yaklaşan gelecek planlarının her biri boğuklaşmıştı. Geriye sadece diğerlerinden farklı olan hayalleri kalmıştı. Oysa geleceğe dair ne kadar çok anısı olacaktı.

**

İnsan ölümün eşiğinde bile olsa son nefesinde hayıflanmaz. Sadece geçmiş önünden film şeridi gibi akarken gülümser.

**

O güleceğini sanmıştı oysaki korkacağı aklının ucundan geçmemişti ama korkuyordu. Garip bir şekilde kendini karanlık bir yerin içinde buldu. Korkmuyordu sadece ürkmüştü. Ölüm gerçekten ürkütücü müydü?

Niye Çattın KaşlarınıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin