Ölüm, zaten kapımdaydı benim. Bir not bırakıcaktım anneme ve zikzak'lı kıza. Vasiyet niyetine, sigaramın ucundan tüten dumanla birlikte elimde Kurşun kalemle bir şeyler yazıyordum 🚬
Saat 14.06
Cuma
Güneş yerini tüy bulutlarına bırakıyor. Yağmur havası bürünüyor gerilerden. Halk sessizliğini koruyor, ben ise halen bir gizemi çözmeyi planlıyorum, Zikzakları. Bazen yanımdan geçenler oluyor bazen de beni deli zannedip küfredenler. Ve işte yağmur damlaları beni onlardan ayırıyor koca İstiklal'in içinde.
"..."
Mezar taşında saklı benim sevgilim gibi gördüğüm tek parçam. İsmi mezar taşından silinmiş olsada kalbimden silinmez ya.
" Bazen bir ışık söner İstiklal'de
Bazen bir mezar taşı yok olur, çağlar gibi gölgende
Bir toprak, bir Su, bir Çiçek, dağlar kalbimi,
Bazen senin sevgin bir ömür, güllerde açmıştır(!) belki bende! "Gözlerin kısılıyor. Uzaktan bir sela sesi geliyor. O kadar uzakta ki sokaktaki rüzgar sesi bile olabilirdi. Sanki o ses ölüme çağırmaya çalışır gibiydi ama ben o sesi nerede görsem tanırdım. Onun mırıldanmalarıydı bu. Elimi tutuyordun, gözlerine bakmaktan kendimi alıkoyamıyordum ha bir de başparmağınla parmaklarımı okşar gibiydin.
**
Bu iki erdem içinde bir savaş çıkacaktı ve içlerinden sadece biri galip çıkacaktı "Bakışların"
**
Sevdiğin bulutların arasından sızan zayıf güneş ışığı, ucu yanan bir sigara gibi görünüyordu. Ama sonra gözlerim ağrımaya, nefesim tıkanmaya başlıyor ve yine seni düşünmeden edemiyorum.
Saat 4.
(dY.)

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Niye Çattın Kaşlarını
Phi Hư CấuKaranlık bir kutu içinde ölüm sessizliği aldı kalan oksijenlerimi.