-Bölüm 2-

15.9K 623 19
                                    

Gözlerimin açtığımda güneş ışıkları pencereme vuruyordu. Uyandığım tatlı uykumdan sonra böyle bir manzara tek kelimeyle huzur. Şu hayatta en çok neyi seversin diye sorduğunuzda kesintisiz bir şekilde uyku derdim. Uyku huzurdur anlatamadığım bir huzur.

Uyuduğumda tüm dertlerimi unutuyorum adeta. Öyle değil midir zaten? Cenaze uzun ölüm, uyku ise kısa ölüm değil midir?

Yine saçmalıyorum biliyorum. Yani insanlar öyle söylüyorlar. İşte bunun için onlarla anlaşamıyorum.

Dolabıma yönelip formalarımı giymeye başladım. Ben iki sene boyunca bu eziyeti nasıl çekeceğim? Aynanın karşısına geçip koyu kahve saçlarımı düzleştirip açık bıraktım. Saçlarımı her zaman siyaha boyatmayı düşünmüştüm. Ama yine de doğallıktan yanaydım işte. Gözlerime siyah rimelimi sürdüm.

Aşağıya inip annemlere seslendim. Cevap vermeyeceklerini bildiğim halde. Unutuyorum tabi onların bir işi var. Çok küçük olduğum zamanlarda hep onların hasretiyle büyüdüm. Onları işlerinden dolayı sadece akşamları görebiliyordum hala da öyle, o yüzden ailemle de pek samimi olduğum söylenemezdi.

Evden hızlı adımlarla çıkıp okula gittim. Okulda üçüncü günüm. Nasıl diye sorarsanız? Monotom. Ders çıkışında kantine ilerledim. İlk dersler kesintisiz uykum oluyor zaten. Bu bir okul felsefesi benim için. İlk ders uyumak gibi. Uykumu açmak için yaklaştığım amcadan bir bardak kahve isteyerek bahçeye çıktım.

Dün benim için baya bir büyük öneme sahip olan ağaca yaklaştım. Gördüğüm manzara karşısında şaşırmıştım aslında.

Uraz dün yaptığı gibi sırtını ağaca dayamış sigara içiyordu. Banka gidip gitmemekle tereddüt ettim. Nasıl bir tepki vereceğini bilmiyordum. Bütün cesaretimi toplayıp banka ilerledim. Her zaman ki gibi banka oturup yaprakların dökülüşünü seyretmeye başladım. Uraz ise benden biraz daha aşağıda olduğu için sigarasının dumanını hissedebiliyordum.Hiç konuşmuyordu. Tek kelime etmiyordu. Sadece bakıyordu.

Gözlerimin kaçamak bir bakışla ona çevirdim. Daha fazla dayanamayıp:

" Sen hiç konuşmaz mısın? "

Bakışları yerdeydi. Sigarasını bitirip mermere bastırdı. Bakışları bir an beni buldu. Yine o sert ve yakıcı bakışlar.

Yine konuşmuyordu. Bakışlarımı ondan çevirip bize gelen kişiye baktım. Yanımıza geldiği belliydi. Banka yaklaşmadan önce gitmeyi denedim. Oğuz'u sevmiyordum. Üstelik ilk geldiğim gün o kendini beğenmişle kavga etmiştim.

"Bak burada kimler varmış! "

Diyerek beni kolumdan tutup banka sertçe oturtturdu. Daha sonra kendiside yanıma oturdu.

"Kolumu bırak! " Diyerek kolumu ondan kurtarmaya çalıştım.

" Biliyormusun hiç emirlerden hoşlanmam."

" Sence umrumda mı! "  Kolumu çekmeye çalıştıkça yüzünde alay eder bir gülümseme oluşuyordu. Uraz ise hiç bir şekilde bizi takmıyordu. Bir insan hiç mi konuşmaz.

Oğuz yüzünü yüzüme yaklaştırıp:

" Bu gece diyorum senle ben başbaşa bi- "

"Bırak kolumu! "  Sesim bu sefer daha sert ve yüksek sesle çıkmıştı. Nefesini yüzümde hissediyordum. Urazsa hiç bir şey olmamış gibi davranıyordu.

Uraz'a baktığımda bakışları beni buldu. Ona sinirli bir şekilde bakıyordum. Gözlerini benden ayırıp Oğuz'a döndü.

O anda kolumda hissettiğim ferahlıkla kolumu ovuşturdum. Banktan kalkıp ellerini masaya koydu.

" Ya da vazgeçtim bana yetersiz kalırsın. " Diyerek yanımızdan uzaklaştı.

Oğuz gittikten sonra büyük bir sinirle Uraz' a döndüm.

" Ya sen nasıl bir insansın? Karşında bir kıza neler yapıyorlar sen ise vurdumduymazlığın son noktası! "

Yine cevap vermemişti. Acaba dilsiz falan mıydı? Daha fazla katlanamayacağımı anlayıp hızlı bir şekilde banktan ayrılıp sınıfa gittim.
Bir insan nasıl karşısındaki insanı ezdirebiliyor? Ya da daha önemlisi bir insan nasıl bu kadar akıl almaz şekilde konuşabiliyor. Hayatım boyunca alıp alabileceğim en çirkin teklifi almıştım.

Okul bitişinde hala bugünün şokunu üzerimden atamamıştım. 17 yıllık hayatımda aldığım o iğrenç teklif. Çok uzaktım böyle şeylere. Can'la beraberken bile asla haddimi aşmamıştım.

Düşünceli bir şekilde okuldan ayrıldım. Eve gitmek istemiyordum. Zaten annemlerde geç geliyorlardı. Sakin adımlarla ilerlemeye başladım.
En sonunda kendimi o muhteşem manzarada buldum. İstanbul boğazı. Görüp görebileceğim en büyük şaheserlerden biri.

O sadece bir köprü değil. İki kalbi birbirine bağlayan bir yol. O ressamın çizdiği bir sanat. O gözlerin gördüğü bir cennet. Doyamıyorum sana bakmaya. İstanbul'a eskidende çok sık gelirdim. Bakmaya doyamazdım bu güzelliğe. Ama o zaman ayrılmak zorundaydım. Şimdi bakıyorum sana İstanbul. Bakabileceğim en güzel yerden.

Huzurlu hissediyorum burada kendimi. Başımı gökyüzüne kaldırdım. Eşsiz mavilik. Gözlerimi kapatıp esen rüzgarın dansını dinledim sanki kulaklarımda. Yüzüme düşen bir su damlasıyla elimi yüzüme getirdim. Yağmur...

Yağmur gittikçe hızlanıyordu. Gözlerimi kapatıp İstanbul Boğazı'nın karşısında kendimi kaybettim. Birçok insanın hayalidir böyle bir manzara karşısında yağmurla bütünleşmek. Gözlerimi açtığımda sırılsıklam olmuştum. Saçlarımda damlacıklar damlıyordu yere.

Yanımda hissettiğim pahalı parfüm kokusuyla yanımdaki kişiye başımı çevirdim.

" Yağmurdan kaçmazsan boğulursun; her yağmur damlasının denizde boğulduğu gibi "

Aşk-ı İntikam (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin