Selamlar herkese...
Bu bir geçiş bölümüdür. Jungkook'un Taehyung'a söylediği şarkıyı medyaya koydum umarım dinlersiniz.
Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın lütfen.
Sizleri seviyoree. ❤❤
Keyifli okumalar...Ağlamak dudakların diyemediğini gözyaşlarına söyletmektir.
*****
Avucuma doldurduğum suyu yüzüme götürdüm ve soğuk suyu yüzüme çarparak kendime gelmeye çalıştım. Suyu kapatmadan ellerimi lavabonun iki yanına koydum ve başım eğik dururken derin nefesler almaya başladım.
Ağır geliyordu. Yaşadıklarım bedenime de ruhuma da ağır geliyordu. Ne yapacağımı bilmiyordum. O gittiğinden beri kendimi de kaybetmiştim. Kendiyle beraber ruhumu da alıp götürmüştü sanki. Yaşıyordum, nefes alıyordum ama eksiktim. Minik yıldızım olmadan hep eksiktim...
Başımı kaldırdım ve aynadan suların süzülerek aktığı yüzüme baktım. Gözlerim bomboştu. Bomboş bakıyordu. Ruhsuzdum. Bir ölüden farkım yoktu. Beş yıl önce ölmemiştim belki ama yaşamıyordum da. Canım bedenimden çekilmişti sanki. Aldığım nefesler bile canımı acıtıyordu.
Yanda asılı duran havluyu aldım ve yüzümü kuruladım. Banyodan çıkıp odama ilerledim. Odanın önüne gittiğimde derin bir iç çektim. Elim kapı kulbunu tuttu ama açamadım. Biraz durdum ve kulbu indirdim. Huzur... Odam uzun zaman sonra huzur kokuyordu. O kokuyordu.
Yatağıma ilerledim ve kocaman yatakta küçücük kalmış ona baktım. Kocaman odamdaki büyük yatakta yatıyordu. Öyle küçüktü ki yorganın altında kaybolmuştu adeta. Kıvır kıvır saçları yastığımın üstüne dağılmıştı. Uzun kirpikleri birbirine geçmiş, dudakları öne doğru büzülmüş, usulca nefesler alıp vererek uyuyordu. Yanakları hâlâ hafifçe kızarıktı.
Şirkette yaşadığımız tartışmadan sonra kollarım arasında bayılmıştı. O birden bayılınca telaşlanmıştım. Kucağıma aldığım gibi evime getirmiştim. Eve geldiğimde yatağa yatırmış ve uyanmasını beklemiştim. Ancak uyanmıyordu. İki saat geçmişti ve hâlâ uyanmamıştı. Üstüne çok fazla gitmiştim ama öfkelendiğimde gözüm dönüyordu. Ne yaptığımın farkına varamıyordum.
Yatağın yanına geldim ve ondan en uzak yere oturdum. Sırtımı yatak başlığına yasladım, bacaklarımı uzattım. Öylece otururken başımı çevirdim ve yüzünü izlemeye başladım. Kaşları çatılmıştı. Huzursuz görünüyordu. Kötü şeyler görüyor olmalıydı.
Onu izlerken zaman nasıl geçiyor anlamıyordum. Ona bakarken kendimi bile unutuyordum. Eskiden de böyleydim. Onu izlerken dünyayı bile unutuyordum. Hiçbir şey umurumda olmuyordu. Yalnızca o vardı. Hep yanımda olsun, beni sevsin istemiştim. Hayatımın sonuna kadar benim olsun istemiştim. Ancak olmamıştı. O gitmişti. Beni ardında bırakmıştı. Yapayalnız kalmıştım.
Ona bakmaya devam ederken elim benden bağımsız bir şekilde hareket ederek havalandı ve ona uzandı. Saçlarına dokunmak istiyordum. Güzel ve yumuşacık saçlarına. Biraz sonra ne yaptığımın farkına vardım ve elimin hareketini tam saçlarına değecekken durdurdum. Dokunamazdım. Ona dokunamazdım.
Havada öylece kalan elimi ateşe değmiş gibi bir hışım geri çektim. O sırada yerinde huzursuzca kıpırdandı. Sessizce izlemeye devam ettim. Bir süre hareketsiz kaldı ama kaşları sanki canı acıyor gibi çatılıydı. Dudaklarından küçük küçük mırıldanmalar dökülüyordu ve derin derin nefesler almaya başlamıştı. Bir şeylerin yerinde gitmediğini anladığımda yerimden doğruldum, yanına yaklaştım.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Driftwood | Taekook
Fanfiction"Sen bende eksiktin..." Ceo Jungkook Sekreter Taehyung Driftwood: Suların sürüklediği ağaç dalları. ~22.06.2021