XVI

638 63 1.7K
                                    

Benim güzeller güzeli ballı bebeğim, iyi ki doğdun. Seni çok seviyorum. Bölümü senin için yazdım dememe gerek yok diye düşünüyorum. :) harryserodaa 💚

🍀

Merdivenleri ikişer ikişer inip, mutfaktan gelen mis gibi kokuyu takip ettim. Açlıktan karnım gurulduyordu. Dün, tüm gece plan yaptığımız için gözlerimi kapattığımda saat altıya geliyordu ve gün yavaş yavaş aydınlanıyordu.

"Gün doğarken uyumaktan nefret ediyorum. Başım çatlıyor şu an. Kahveye ihtiyacım var.."

Aynanın karşısında durup saçımı çok sıkı olmayan bir topuz yaptım ve mutfağa doğru adımladım. Harry'nin bu saatte uyanmış ve mutfağa girmiş olması bir mucizeydi.

"Yoksa artık evimde kira vermeden yaşadığın için utanmaya başlayıp, ev işlerine yardım etmeye mi karar verdin?"

Ona takıldığımı bariz bir şekilde belli eden aptal bir gülümsemeyle mutfağa girdiğimde karşımda bir aydır tüm Amerika'da aranan ama benim evimde asla aranmayan suçlu ev arkadaşım yoktu.

Harry'nin hayatının parçaları oldukları için görmeye alıştığım Larissa, Leo ve Magnus'da yoktu. Benim hayatımın en önemli parçaları olan Alec ve Joenne'de yoktu.

Yani, dürüst bir şekilde konuşmak gerekirse, karşımda duran kişi bu alakasız intikam ekibinden biri değildi ve ben bu sefer gerçekten sıçmıştım. Hem de çok fena sıçmıştım.

"Lizzie.."

Ada tezgahın köşesindeki bar taburesine oturmuş, öne doğru eğilmiş ve çenesini eline yaslamış bana bakan yardımcıma ne diyeceğimi bilemeden bakıyordum.

Gözlerimdeki dehşeti görmüş olmasına rağmen bir tepki vermediğinde derin bir nefes aldım. Kısa bir anlığına her şeyden habersiz olduğunu düşünecektim ama tezgahın üstünde duran üç tabak bana sıçtın diye bağırıyordu.

Başımı korka korka arkama çevirip bir adım geri gittim ve salondaki büyük koltuğu görebilmek için biraz eğildim. Tam da korktuğum gibi, Harry koltukta yatıyordu.

Aklıma gelen ilk açıklamayı yapmak için dudaklarımı araladım ama Lizzie konuşmama izin vermeden önünde duran kahve bardağını bana doğru itti.

"Başının ağrıdığını ve kahveye ihtiyacın olduğunu söyledin." Tabureyle birlikte sağa dönüp, yanındaki çantasından çıkardığı bir kutu ağrı kesiciyi tezgaha bırakıp, bana doğru itekledi. "Neden bir ağrı kesici içmiyorsun?"

Birkaç adım ötemde duran OxyContin kutusuna baktım. Lizzie tek kaşını havaya kaldırdı. Attığım adımları boşluğa atıyormuşum gibi hissetmeme engel olamadım.

"Ben.." Ağrı kesiciyi ona doğru geri itip, kahveye uzandım. Geceden bile daha karanlık kahvemden bir yudum alırken elim titriyordu. "Çok önemli bir şey değil.. Geçer birazdan."

Lizzie ilaç kutusunu alıp çantasına geri koyduktan sonra, kollarını göğsünde birleştirdi. Burada beklediğimden çok daha fazla negatif elektrik vardı.

"İdam verdiğin suçlunun neden salonunda yattığını sormadan önce sormak istediğim başka bir şey var, Agnes. Ne kadar süredir temizsin?"

Hiç çok iyi anladığınız bir soruyu duymamış gibi ya da anlamamış gibi yaptınız mı? Ben hayatımın çoğunu bunu yaparak geçirdim. Çünkü bana cevap vermek istemediğim çok fazla soru soruldu.

"Kahve çok güzel olmuş." dedikten hemen sonra, ona doğru bir adım daha attım ve bar taburesini kendime çektim. "Anlamadım?"

Gözlerinin içine bakmadım ve tam sandalyeyi kendime çekerken sordum bu soruyu. Böylece verdiğim cevap biraz önemini kaybedecekti. En azından ben böyle düşünüyordum.

Pure | h.sHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin