XX

725 60 1.3K
                                    

"i want your love, and i want your revenge
i want your love, i don't wanna be friends
j'veux ton amour, et je veux ta revanche
j'veux ton amour, i don't wanna be friends."

🍀

Elimde tuttuğuma hala inanamadığım ve hayatım boyunca da muhtemelen inanamayacağım silahın namlusunu Harry'e doğrulttum.

Alec'in silahını çok kez görmüştüm. Babam poligona gittiğinde beni de yanında götürdüğü için silah sesi de duymuştum. Yabancı değildim ama elimde tutmak farklıydı.

Nasıl tarif edebileceğimi bilmiyordum ama eğer kısa ve tek kelimelik bir cevap verecek olsam silah kullanmayı bilmeye ve hatta silah tutmaya, güç derdim. İnsan eline alır almaz kendini güçlü hissediyordu. Yenilmez gibi.

Belki birileri sürekli beni kanatlarının altına almamış olsa ve ben de silah kullanmayı öğrenmiş olmak zorunda kalsam bana bu kadar heyecan vermezdi.

Ama sürekli birileri beni koruduğu için ben kendi silahımı yaratmak zorunda kalmıştım. Kelimeleri. Benim için kelimeler ve silahlar kardeşti ve bazen kelimeler sizi kalbinize sıkılmış bir kurşundan daha hızlı öldürebilirdi.

Bunu biliyordum. Çünkü daha önce insanları kelimelerimle öldürmüştüm. Öldürdüğüm insanları arkama bakmadan bitmiş cümlelerimin yanına bile gömmüştüm.

"O elindeki oyuncak değil yalnız." Harry ucu ona dönük silahı elinin tersiyle biraz sola doğru itti. "Bir kaza çıkarsa beni sen dikmek zorunda kalırsın güzelim."

Yutkundum ve silahı komodinin en uzak köşesine doğru ittim. Bu hareketim Harry'i biraz daha güldürdü ama vurulmaktan önemsizmiş gibi bahsetmesi beni daha da korkuttu.

"Daha önce hiç vuruldun mu?" Ben vurulmuştum. Hiç güzel bir şey değildi. Bu yüzden bu sorunun cevabından muhtemelen hoşlanmayacaktım.

Beni kendine doğru çekip kolunun tekini sırtıma uzattı. Çıplak tenimde korkusuzca dolanan parmakları masaj gibi geliyordu.

"Evet." Keşke yaşadığı tüm acıları ondan söküp almamın bir yolu olsaydı. Çünkü o zaman Dünya bir harika kaybetmek yerine kazanmış olurdu. "Üç kere."

Benim çektiğim acıyı daha önce üç kere çekmişti. Başımı biraz eğip çıplak göğsüne, bizi mahveden yılan dövmesinin tam üstüne ufacık bir öpücük bıraktım. "Yakın zamanda mı peki?"

Başını salladı. Kafasını yastıktan kaldırıp dirseklerinin üstünde doğruldu ve bana doğru eğildi. "Biri bu gece. Uğruna bin defa ölebileceğim kadın tarafından."

"Hayır ya.." Yatakta yukarı doğru kayıp ona uzandım. Daha rahat öpebilmem için biraz eğildi. "Bu kadar büyüleyici olamazsın. Bu yasaklanmalı.."

Gülümsemesi genişledi. Başını çevirip komodinin üzerine bıraktığım silaha sonra bana baktı. Bakışlarından bir şey olduğunu anladım.

"Uykun var mı bal?"

Cıkladım. "Ama ben de insanım. Eğer bir defa daha diyeceksen bari gün aydınlanana kadar dinlenelim.."

Aklımın tamamen başka bir yerde olduğunu Harry'nin yüzüme hayatım sen ne diyorsun der gibi baktığını fark edince anladım. Sanırım şu an Harry'nin büyüsüne kapıldığım için bambaşka bir boyuttaydım.

"Uykun yoksa, seni bir yere götürmek istiyorum." dedi, benimle düşündüğüm şey yüzünden dalga geçmeden. Ciddiydi.

Gecenin bu saatinde beni nereye götürmek istediği hakkında hiçbir fikrim yoktu ama bir daha elimi bırakmadığı sürece onunla cehenneme bile giderdim.

Pure | h.sHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin