10.BÖLÜM "BİR, İKİ, ÜÇ GEÇTİ Mİ?"

30K 1.4K 1.2K
                                    

Merhabaaaa nasılsınızzz?

Bölümü okurken yorum yapmayı ve oy kullanmayı unutmayın rica ediyorum.

Keyifli okumalar!

Bana ulaşmak için;
İnstagram: Mystoryswia

Bana ulaşmak için;İnstagram: Mystoryswia

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bana emoji bırakır mısınız?🤍

10. BÖLÜM "BİR, İKİ, ÜÇ GEÇTİ Mİ?"

Geçecek.
Bir,
İki,
Üç,
Geçti mi?

Bir şiir kitabında kocaman sayfaya sığan o iki satırdan ibarettim. Beyaz sayfayı, kaplayan o iki cümle, bir kalbi doldurabilecek, hisleri susturabilecek kadar güçlüydü oysa. Okumasını bilene, görmesini bilene, bir kelimeye bir çok nefes sığabilirdi. Görmek ve anlamak arasındaki o ince çizgi, kitapları sonlandıran bir noktaydı.

Gökyüzündeki yıldızlar, ayların hiçbir şey değiştirmediğini gösterircesine, en başa sarıyor, tanıdık sokakları, tanıdık insanları, tanıdık sözleri aydınlatıyordu.

Kafamda dolaşanlar alev topundan farksızdı. Kendimi her gün daha da derinleşen bir çukur gibi hissediyordum.

Ahmet Yılmaz.

Zihnimin içinde yankılanan bu isim düşüncelerimin kıyılarında dolaşıyordu. Düşündüm, düşündüm, düşündüm...

Babam, bir hastanenin danışmanlığında çalışırdı. Orta gelirli bir aileydik. Hastane, okuduğum okulun bir sokak altındaydı. Öğlen aralarında, okul çıkışlarında koşa koşa babamın yanına giderdim. Biz, sevgi ve huzurla büyümüştük. Bu yüzden hep onlara minnettardım.

Ahmet Yılmaz, benim babamın arkadaşıydı.

Onlar ölmeden, iki ay önce babamın çalıştığı hastanede çalışmaya başlamıştı. Babamla kısa sürede bir dostluk kurmuşlardı. Birkaç kere karısıyla, bize akşamları yemeğe gelmişlerdi.  Bu kadar kısa sürede babamla kurduğu ilişki, bana tuhaf gelmişti. Annemde bu konuda babamı başında uyarsa da, tanıştıklarında oda karısı ile samimi bir dostluk kurmuştu. Çocukları? Çocukları var mıydı, bilmiyordum. Hiç bu konuyla ilgili konuşmamışlardı, ya da ben hatırlamıyordum. Ailemin kaybından sonra da bana bir kere baş sağlığı dilemiş, annesi rahatsızlandığı için buralardan gideceğini söylemişti. O günden sonra da ne karşılaşmış, ne konuşmuştuk. Bilmiyorum, belki Miraç'la konuşmuş olabilirdi.

Peki, Ahmet amcanın kağıtla ne ilgisi vardı?

"Ve o adam bu sabah evinde ölü bulunmuş."

Ölüm... dört harf, koca bir dünyayı sarsacak kadar ne kadar kuvvetliydi oysa değil mi?

Kalbimi sıkıp beni nefessiz bırakan bu düşünce şimdi göğsümün tam ortasındaydı. "Nasıl olur?" Dedim, göğsümün içinde sıkışıp kalan nefesimle. "Ahmet amca... benim babamın arkadaşı bu nasıl olur?"

LÂL VE KEHRİBARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin