Taeyeon evinin ışıklarını diskoya ayarlarken büyük malikanesinde eğlenmeye hazırlanıyordu. Bütün her şey istediği haldeyken bar kısmında duran garsonuna özel kokteylinden yaptırdı.
- Bu kokteyli seviyorum... Sen de iyi yapıyorsun ama, bak hakkını yemiyorum...
Garsona doğru kokteylini kaldırırken flörtözce gülümsedi. Garson tepki vermezken fazla umursamadı. Güzel hafif bir girişle başlayan bir rock parça açtı. Olduğu yerden yavaş kıvrak hareketlerle kalkarken içeceğini dökmemeye çalışsa da içecek bazen eline dökülüyordu. Sarı saçlarını ileriye geriye atarken ortamda ki müziğe göre dalgalanan renkli ışıklar ortamın zor görünmesini sağlıyordu. Üstünde ki mavi lame kumaştaki askılı elbisesi ışıklarla beraber dalgalanırken kendini iyice kaybetti. Üstünde duramadığı topukluları bir kenara atarken saçlarını elleriyle havaya kaldırıp bıraktı. Şuh hareketleriyle ortamın ısısını artırıyordu.
Elimde ki notu cebime atarken telefonumda yazan konuma gelmiştim. Önümde ki koskoca malikaneyi görmemle kendime gelememiştim.
- Bu ne be...
Okkalı bir ıslıkla etrafıma bakarken güvenliği gördüm. Bana baktıktan sonra önümde ki büyük beyaz demir kapılar otomatik olarak açıldı. Bana bakarak eğildikten sonra ben de girip girmemek arasında giderek o büyük kapıdan içeriye girdim. Uzun bir yoldan ilerleyerek malikaneye girerken yan tarafa yemyeşil çimler, bir sürü güzel çiçek vardı. Yürüdüğüm yolun tam ortasında ise kocaman bir süs havuzu vardı. Uzun saçlı çıplak bir kadının bedenine sarılmış bir yılan vardı. Heykelin üstünden sular yavaşça aşağıya akıyordu. Havuzu da geçtikten sonra önüme çıkan büyük mermer merdivenleri tırmandım tam önümde bekleyen bir adam gördüm.
- Merhaba efendim. Siz Byun Baekhyun olmalısınız.
- Evet benim.
- Merhaba ben kahya Karl.
Tam olarak filmlerde görebileceğim, elinde beyaz havlu ve siyah pelerini olan bu kâhya hayatımda gördüğüm ilk kahyaydı. Kim Taeyeon sanıldığından daha da zengindi. Kore'yi o yönetiyordu.
- Merhaba memnun oldum.
- Ben de öyle efendim. Size eşlik edeyim.
- Peki teşekkürler.
- Buyurun bu taraftan.
Karl eliyle içeriyi gösterirken ben de önden ilerleyerek o ihtişamlı salona giriş yapmıştım. Upuzun bir halıyla başlayan koridorun sonunda kestane rengi büyük bir merdiven bulunuyordu. Her tarafta asılı olan mitolojik tablolar ve bazı çıplak kadın tabloları göz dolduruyordu. Karl'ın bana gösterdiği yere döndüğümdeyse bir asansör vardı. Asansörü çağırmak için tuşa bastığında asansör -1'den zemin kata geldi. Kapılar yavaşça açılırken önce ben bindim. Karl'da arkamdan binerek tekrar -1'i tuşladı. Kapılar kapanırken yavaşça aşağı indik. Kapı açıldığı anda bütün her yeri kaplayan gürültülü rock müzik ve kör eden renkli ışıkların arasında bir silüet gördüm. Ben asansörden inerken Karl'da yukarı çıktı. İleriden gelen silüeti tanımaya çalışırken bir anda dans ederek üstüme atladığını hissettim. Ellerini boynumda birleştirirken kulağıma fısıldadı.
- Hoş geldin...
Kollarını boynuma sararken bir yandan da tuttuğu içeceği dökmemeye çalışsa da başarılı olamadı. Soğuk içecek ensemden aşağı akarken ürperdim. Kendisi üstüme çullamaya devam ederken içeceğinden bir yudum alarak dans etmeye başladı.
- Beni niye çağırdınız?
Kendi sesimi duyamarak bağırırken beni çok takıyor gibi değildi. Daha çok daracık elbisesiyle canıma okur gibiydi. Bütün vücudu vücuduma değerken hissetiğim elektrik hiçbir şeye benzemiyordu. En sonunda onunla baş edemediğime karar verirken ellerim beline doğru gitti. O da parmaklarıyla saçımı elliyordu.
- Bir şey içer misin?
- Olur. Siz ne içiyorsanız o olsun!
Elimden tutarak beni çekerken bar tarzı bir kısım vardı. Orada duran garsonu gördüğümde yavaşça yandan geçerek garsonun yanına geçti. Kulağına bir şeyler söylemeye başladığı sırada hafif bir kıskançlık krizine girdim. Daha sonra garson bulunduğu yerden giderken beraber başbaşa kaldık. Arkada çalan müziğin de sesini biraz kıstığında birbirimizi daha net duyabiliyorduk.
- İçeceğimi siz mi yapacaksınız?
- Tabii. Ne sandın?
- Sadece merak ediyorum.
- Bu benim özel tarifim. Emin ol bittiğinde bir daha isteyeceksin...
Çapkın bir gülüş attı. Sonra da arkasını dönüp rafta duran içkilerden birkaçını aldı. Önüme bardağı koyup büyük bir buz attı. Buzu içinde birkaç tur döndürünce shaker'ı da önüne koyup içine ölçülerine göre içkileri koymaya devam etti. Onu şirkette hep kibirli biri olarak görmektense şu anda da kibirli ama fazlasıyla flörtöz görmek harikaydı. Resmen ona baktıkça yanıyordum. En ufak bir hareketi bile ortamı yükseltmeye yetiyordu. Göründüğünden daha da eğlenceliydi ve bu beni inanılmaz kıskandırıyordu. Her şeye sahipti. Üstelik bir katildi. Bunu nasıl bu kadar rahat söylediğimi ben bile bilmiyordum evet ama öyleydi. Hatta ve hatta beni de buna alet etmiş. Şimdi de kim bilir benden ne yapmamı isteyecekti. Belki de toplu bir katliam yapmamı isteyebilirdi. Ben bunları düşünürken shaker'ı iyice salladı. Sallarken üst kısmında ki hareketlilikle ben de sallanırken shaker'ı açıp kokteylimi bardağa koydu.
- İşte hazır... İçsene.
Bardaktan bir yudum alırken hissettiğim tat inanılmazdı. İçerken içimin ferahlamasını beklerken cayır cayır yanıyordum.
- Çok... güzel olmuş...
- Demiştim...
- Sen daha güzelsin ama-
Ona bakarak ağzımdan kaçan kelimeleri duyduğumda neredeyse oturduğum yerden düşüyordum. Öksürdüm. Toparlanmaya çalıştım. Bir şey demedi ama sadece dilini dudaklarında gezdirdi. Bakışlarını hafif aşağıda gezdirdi.
- Aslında beni buraya neden çağırdınız onu merak ediyorum.
- Ha evet şu mesele...
Masada duran içkimin üstüne eğildi. Dekoltesini net bir şekilde görebildiğim halde bana bakarken içkimden bir yudum aldı.
- Ortağım olmanı istiyorum.
- Anlamadım ne ortağı?
Güldü.
- Cinayetlerimde bana yardım edecek bir ortak.
Dumur oldum. Çünkü bir katille ortak oluyordum. Hatta onunla beraber kokteyl içiyordum.
- Hayır anlamıyorum-
- Bütün işleri ben tek başıma halledemiyorum. Güvenilir bir ortağa ihtiyacım var.
- Ve bu da ben mi oluyorum?
- Evet.
Gerçekten oradan bakıldığında bir katille ortak olabilecek güvenilir biri gibi mi duruyordum. Herhalde öyle baksanıza, o bile benim bir sevişmeyle tav olabildiğimi anlayınca ortağı olmamı istedi. Bence o da haklı.
- Ben yapamam.
- Aksine bunu en iyi sen yapabilirsin.
Az önce beni övdü mü? Ve ben de buna sevindim mi? Baekhyun kendine gel. Seni bir cinayete ortak etti ve bunu sakladın diye övdü.
- Başka kişi yok sanki...
- Yok. Gördüğün gibi burada sadece biz varız...
Parmağını kokteyl bardağının etrafında döndürürken tiz bir ses çıktı.
- Gerçekten...
En sonunda derin bir nefes verdim.
- Ee söyleyin ne yapacağız?
Gözlerinin parladığını gördüğümde önümde duran kokteyli kafasına dikti. Masanın üstüne doğru çıkıp beni öpmesi bir oldu...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
jealousy, jealousy // baekyeon ✔
Kısa HikayeO daha mutlu, daha güzel ve daha zengin ben ise onu iliklerime kadar kıskanıyorum. Ta ki o güne kadar...