"my cherries and wine, rosemary and thyme."
Üzerimdeki elbiseye kısa bir bakış atarak kendime gülümsedim ve derin bir nefes vererek odanın kapısını açtım.
Heyecanlıydım, Steve ile yaşadığım şeyden sonra böyle olmam da normaldi.
Ona söylediğim şeyden sonra birkaç saniye duraksamıştı ve bunu fırsat bilerek hızlıca oradan uzaklaşmıştım, ondan bu şekilde kaçmak aptallıktı ama normal olan kimsenin uzun bir süre boyunca tanıdığı biriyle yaşadığı yakınlaşmadan sonra rahat davranamayacağını düşünüyordum.
Sarhoşken ne yaptığımı hatırlıyordum, hep yapmak istediğim şeyi yapmıştım ve tekrar yapabileceğimi de göstermiştim.
Salona doğru ilerlediğimde bakışların bana dönmesiyle titrek bir nefes verdim, bana bakmasını istediğim tek kişi oradaydı ve yüzünden anladığım kadarıyla beni beğenmişti, öyle umuyordum.
"Sonunda hazırlanabilmene sevindim, güzel görünüyorsun."
Natasha alayla konuştuğunda gözlerimi Steve'den çektim ve ona çevirerek genişçe gülümsedim.
"Sen de her zaman olduğu gibi parlıyorsun Nat."
Natasha gülümsediğinde bir şey söylemeden ayağa kalkan ekibe baktım.
"Gidelim o halde."
Clint enerjik bir şekilde konuşarak hızlıca yürümeye başladığında gülümsedim.
"Size eşlik etmemi ister misiniz?"
Babam genişçe gülümseyerek kolunu Natasha'ya uzattığında Natasha sırıttı ve hızlıca babamın koluna girdi.
"Size eşlik etmek bir onurdur Bay Stark."
Gülerek yanımdan uzaklaştıklarında Steve'in hâla oturduğunu görünce boğazımı temizleyerek ona doğru ilerledim.
"Neden hâla oturduğunu sorabilir miyim?"
Steve genişçe gülümsedi.
"Bu tür gezilerin bana göre olmadığını biliyorsun, eğlenmenize bakın."
Kaşlarım kendiliğinden çatıldığında kapının oradan gelen sesle gözlerim oraya kaydı.
"Darchelle, hadi."
Steve gözlerini üzerimden çektiğinde hafifçe gözlerimi kıstım ve ilerdeki vazoya doğru ilerledim.
Steve ne yaptığımı anlamaya çalışıyorken vazoyu hafifçe itekledim ve ufak bir çığlık atarak kırılışını izledim, adım sesleri yaklaştığında dışarıya gitmek yerine Steve ile kalmak için yapmam gereken tek şey kendimi yere atmaktı, yaptım da.
"Tanrım, ne oldu böyle?!"
Steve de babam ile birlikte bana doğru ilerlediğinde hızlıca ayak bileğimi tuttum.
"Topuklu ayakkabılar hiçbir zaman bana göre değildi zaten."
Babam derin bir nefes vererek kalkmama yardım ettiğinde gözlerim şaşkınlıkla bana bakan Steve'e kaydı ve gülmemek için dudaklarımı dişledim.
"Basabilir misin?"
Babam sakince konuştuğunda kafamı iki yana salladım.
"Pekala, seninle kalacağım."
Gözlerim hafifçe büyüdüğünde hızlıca itiraz ettim.
"Buna gerek yok, hem Steve de kulede."
Babam kararsızca Steve'e baktığında Steve güven verici gülümsemesini takındı.
"Ona iyi bakacağımı biliyorsun, git ve eğlen Tony."
Steve Rogers hem lanet bir şekilde ateşli hem de iyi bir yalancı, başka ne isteyebilirim ki?
Babam kararsız kaldığında genişçe gülümsedim.
"Alt tarafı ayağı burkulan kızını bırakıp eğlenmeye gidince kötü bir ebeveyn olmuyorsun, tamam belki biraz ama önemi yok."
Alayla konuştuğumda babam göz devirdi ve alnıma ufak bir öpücük bırakarak koltuğa oturmama yardım ettikten sonra Steve'e kısaca baktı ve bana daha dikkatli olmamı belirten birkaç cümle kurup kuleden ayrıldı.
"Az önce yaptığın o rol ile ödül alabileceğine eminim, beni de buna dahil ettin."
"Ne yani sen de mi ödül istiyorsun? Ayrıca oyunuma katılmanı ben istemedim, burada kalmam için sen de çabaladın."
Steve duraksadığında kıkırdadım ve bir şey söylemeden vazo parçalarını toplayışını izledim.
"Bu yaptığın şey yerine beni gelmek için ikna edebilirdin."
Dudak büzdüm.
"Bu daha eğlenceli geldi."
Steve güldüğünde gülümsedim ve ayağa kalkarak ileride duran viski şişesini aldım.
"İçmek istediğine emin misin?"
Steve hafifçe gülerek konuştuğunda bardaklardan birini önüne itekledim ve ayağımı ağrıtan ayakkabıları çıkararak yere bıraktım.
Steve'in gözleri sehpaya uzattığım çıplak bacaklarıma kaydığında sırıttım, benden etkileniyordu.
"Onlara katılıp eğlenebilirdin."
Steve kısık bir sesle konuştuğunda gözlerimi devirdim ve içkimden büyük bir yudum aldım.
"Burada kalmayı seçtiğim için mutsuz olduğuna inanacağım Rogers, belki de gitmeliyim."
Ayağa kalkıp ilerlemeye başlayacağım sırada Steve kolumdan sıkıca tuttu ve beni hızlıca kucağına çekti, klasik.
"Mutluyum."
Fısıltıyla konuştuğunda baş parmağımı içkinin ıslaklığının kaldığı dudaklarında gezdirdim.
Steve gözlerini kapattığında gülümsedim ve dudağına kısa bir öpücük bırakarak geri çekildim.
Steve gözlerini aralayarak elini sırtımda dolaştırdığında başımı sert omzuna yasladım ve parmaklarını saçlarımda gezdirmesine izin verdim.
Ellerim boynuna çıktığında Steve geri çekildi ve yüzlerimizi hizaladı.
"Darchelle."
Fısıltıyla konuşarak dudağıma ufak bir öpücük bıraktığında gülümsedim ve ensesindeki saçlarla oynayarak kucağında hareket ettim.
"Bunu yapmaman gerektiğini biliyorsun."
"Öyle mi?"
Steve mırıltıyla kafasını salladığında gülümsedim ve dudaklarımızı birleştirmesine izin verdim.
Elleri sırtımda gezinmeye başladığında kendimi ona biraz daha bastırdım ve üstündeki gömleğin düğmelerini çözmeye çalıştım.
Steve dudaklarını boynuma indirdiğinde ona biraz daha yer açtım.
"Steve."
Mırıltıyla konuştuğumda Steve belimi sıkıca tutarak yukarıya doğru ilerledikten sonra odama girerek beni yavaşça yatağa bıraktı ve vakit kaybetmeden bacaklarımın arasına yerleşti.
Ellerim sabırsızca gömleğinin üstüne gittiğinde Steve gülümsedi ve gömleği hızlıca çıkardı.
"Beni bu fazlalıktan kurtar."
Gözlerimi elbiseye çevirerek konuştuğumda Steve dudağıma sert bir öpücük bırakarak elbiseyi nazikçe üzerimden çıkardı.
Kolu abajura çarpıp devirdiğinde kıkırdadım.
"Bu sana komik mi geldi?"
Steve alayla konuştuğunda güldüm ve kafamı onaylar anlamda salladım.
Steve'in elleri vücudumda dolaştığında dudakları da ellerini takip ederek aşağıya doğru ilerledi ve çamaşırımın kenarına ufak bir öpücük bıraktı.
Elleri daha da aşağıya indiği sırada Jarvis'in sesiyle duraksadı.
"Bayan Stark, Bay Stark geri döndü."
"Ne?"
Şaşkınlıkla konuştuğumda Steve gözlerini bana çevirdi.
"Şu anda odanıza doğru ilerliyor efendim."
Jarvis'in sesiyle birlikte hızlıca kapıya doğru koştum ve kilitledim.
Steve çıkardığı gömleğini giydiğinde onu kolundan tuttum ve kıyafet dolabına ilerlettim, kasları buraya sığmasına bile izin vermiyordu.
"Darchelle?"
Babam kapıya tıkladığında dolaptan aldığım geceliği hızlıca üzerime geçirdim ve yavaşça kapıya doğru ilerledim.
Son anda uyumuş olduğumu düşünmesi için saçlarımı dağıtmak aklıma geldi fakat çoktan dağılmıştı, genişçe sırıttım.
"Geliyorum."
Kapıyı yavaşça açarak merakla bana bakan babama doğru ilerledim, topallayarak.
"Seni böyle bırakarak eğlenmek kimsenin hoşuna gitmedi."
Babam elini saçlarımda gezdirerek konuştuğunda göz devirdim ve hafifçe gülümsedim.
"Sorun yok, gayet iyiyim."
Babam kafasını onaylar anlamda salladı.
"Steve nerede?"
Az önce dağıttımız yatağımdan senin yüzünden kalktı ve şu anda giysi dolabımın içinde saklanıyor.
"Odasında olacağını söylemişti, çoktan uyumuş olmalı."
Kafasını onaylar anlamda salladı ve saçıma ufak bir öpücük bırakarak geri çekildi.
"Dinlenmene bak, iyi geceler."
"İyi geceler."
Babam yavaş adımlarla uzaklaştığında derin bir nefes vererek odaya girdim ve giysi dolabına doğru ilerledim.
Steve açtığım dolaptan çıktı ve yatağın ucuna oturdu.
"Neden hâla ayağına basmamaya çalışarak yürüyorsun?"
"Rolden çıkmayı unutmuşum."
Kendimi yanına atarak konuştuğumda Steve kıkırdadı ve beni kendisine çekerek kucağına çıkmamı sağladı.
Genişçe gülümseyerek başımı boynuna gömdüm ve derin bir nefes aldım.
Az kalsın yakalanıyor olabilirdik ama önemi yoktu, hâla Steve'in kucağındaydım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
darchelle || Steve Rogers
Fanfiction"𝖨 𝖽𝗈𝗇'𝗍 𝗄𝗇𝗈𝗐 𝗐𝗁𝖺𝗍 𝗍𝗈 𝖼𝖺𝗅𝗅 𝗆𝗒 𝖿𝖾𝖾𝗅𝗂𝗇𝗀𝗌 𝗍𝗈 𝗒𝗈𝗎: 𝖺𝖿𝖿𝖾𝖼𝗍𝗂𝗈𝗇? 𝖺𝖽𝗆𝗂𝗋𝖺𝗍𝗂𝗈𝗇? 𝖨 𝗃𝗎𝗌𝗍 𝖽𝗈𝗇'𝗍 𝗄𝗇𝗈𝗐, 𝖻𝗎𝗍 𝗂 𝗍𝗁𝗂𝗇𝗄 𝗂𝗍 𝗅𝖺𝗌𝗍𝗌 𝖿𝗈𝗋𝖾𝗏𝖾𝗋."