"soulmates."
Burada olmak istediğine emin misin?"
Steve etrafta dolaşan bakışlarını bana çevirerek oldukça sıkılıyor olmasına rağmen genişçe gülümsedi, iyi bir asker olması iyi de bir yalancı olduğu anlamına gelmiyordu.
Yüksek müzik sesinden uzaklaştığımız için etraftaki sessizlik kulaklarımın boğuk duymasına sebep olsa da bunu umursamadım.
"Belki de artık kuleye geri dönmeliyiz, ne dersin?"
Steve'in yüzü aydınlandığında dudaklarıma hapsettiğim kıkırdamayı saldım ve duruşumu dikleştirdim.
"Başından beri rahat yatağımızdan kalkıp buraya gelmemiz bir hataydı zaten."
Steve ayağa kalkarak bana da elini uzattığında barın çıkışında oturduğumuz kaldırımdan kalktım ve kıyafetimi silkeleyerek Steve'in adımlarına ayak uydurdum.
"Babamın bu ufak gezintiye bir şey dememesi beni oldukça şaşırttı."
Gülerek konuştuğumda Steve genişçe gülümsedi ve bana doğru dönerek durdu.
Elleri yanağıma çıktığında gülümsedim.
"Alışıyor, olması gerektiği gibi."
Omuz silkerek konuştuğunda kafamı onaylar anlamda salladım.
Steve yüzünü bana yaklaştırdığında gelen yüksek silah sesi yerimden zıplamama neden oldu.
"O da neydi?"
Steve temkinli bakışlarla gözlerini etrafta gezdirdiğinde elimle koluna tutundum.
"Geride kal Darchelle."
Steve bana kısa bir bakış atarak ilerlemeye başladığında etrafa bakındım.
İkerideki parlaklık dikkatimi çektiğinde gözlerimi kıstım.
Gözlerim gördüklerimle korkuyla büyüdüğünde dudaklarımdaki çığlık eş zamanlı olarak çıkmıştı.
"Steve!"
Duyduğum silah sesleri ile kendimi hızlıca duvarın arkasına attım.
Arkamda hissettiğim beden ile geriye döneceğim sırada saçımda hissettiğim acıyla çığlık attım.
Vücudum yere savrulduğunda gözlerim gördüğüm kişiyle açıldı.
"Siktir."
Kış Askeri sakin adımlarla ilerlemeye devam ettiğinde korkuyla yerden kalkarak koşmaya başladım.
Kolum sertçe çekildiğinde Steve'i görmemle derin bir nefes verdim.
"Steve, sana söylemem gereken bir şey var."
"Şu anda mı Darchelle, şu an sırası mı güzelim?"
Konuşmak için dudaklarımı araladığım sırada Bucky'nin Steve saldırmasıyla gözlerim korkuyla büyüdü.
"Darchelle, koş."
Steve bana zorlukla bağırdığında hızlıca gözüme kestirdiğim yerdeki silaha koştum.
Etrafın birkaç saniye sessizleşmesiyle meraklı bakışlarım arkaya döndü.
Bucky'nin maskesi düşmüştü.
"Bucky?"
Kaşları çatıldığında gerginlikle elimdeki silahı daha da sıkı tuttum.
"Bucky de kim?"
Silahını Steve'e doğrulttuğunda korkuyla Bucky'e silahın kurşunları bitene kadar ateş ettim.
Hiçbiri isabet etmemiş olmalı ki korkuyla kapattığım gözlerimi açtığımda Bucky yerinde yoktu.
Elimdeki silahı yere bırakarak Steve'e doğru ilerledim.
"Steve."
Kısık bir sesle konuştuğumda Steve elini hafifçe kaldırarak beni susturdu.
Gözleri birkaç saniye üzerimde gezindiğinde gözlerinden geçen hayal kırıklığını görebilmiştim.
Anlamıştı, bildiğimi biliyordu.
"Biliyor muydun?"
Dolan gözlerimi kırpıştırdım.
"Söyleyecektim."
Steve birkaç adım geri çekildiğinde ona doğru gitmek istesem de yapamadım.
Steve arkasını dönerek ilerlemeye başladığında omuzlarım yenilgiyle çöktü.
Yine batırmıştım.
•
"İyi olacak mısın?"
Babam saçlarım ufak bir öpücük kondurup geri çekildiğinde sorduğu soruya cevap olarak kafamı iki yana salladım.
"Başı belaya girecek mi?"
Babam neyi kast ettiğimi anladığında sıkıntılı bir nefes vererek yanımdaki boşluğa oturdu.
"Emin değilim Darchelle, Ross ne düşünecek bilmiyorum ama iyi olmayacağı kesin."
"Bize saldıran onlar, Steve'i suçlayamazlar."
"Diğer herkese göre bize saldırmaları da bizim suçumuz, bunun farkında olmalısın."
Sessiz kaldığımda babam ayağa kalktı ve kapıya doğru ilerledi.
"Steve'i Bucky'nin peşine düşmemesi için ikna etmemiz lazım yoksa bu sefer Ross'u ben bile durduramam."
Babam bana son kez bakarak odadan çıktığında derin bir nefes verdim.
Steve'in bu işin peşine düşeceğine emindim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
darchelle || Steve Rogers
Fanfiction"𝖨 𝖽𝗈𝗇'𝗍 𝗄𝗇𝗈𝗐 𝗐𝗁𝖺𝗍 𝗍𝗈 𝖼𝖺𝗅𝗅 𝗆𝗒 𝖿𝖾𝖾𝗅𝗂𝗇𝗀𝗌 𝗍𝗈 𝗒𝗈𝗎: 𝖺𝖿𝖿𝖾𝖼𝗍𝗂𝗈𝗇? 𝖺𝖽𝗆𝗂𝗋𝖺𝗍𝗂𝗈𝗇? 𝖨 𝗃𝗎𝗌𝗍 𝖽𝗈𝗇'𝗍 𝗄𝗇𝗈𝗐, 𝖻𝗎𝗍 𝗂 𝗍𝗁𝗂𝗇𝗄 𝗂𝗍 𝗅𝖺𝗌𝗍𝗌 𝖿𝗈𝗋𝖾𝗏𝖾𝗋."