11|Dragon blood and cinnamon

4.2K 382 441
                                    

"Unut her şeyi ve yoluna devam et. Çünkü ben sana geleceğim, nefesin ne zaman beni yeniden çağırırsa."

Kendimi dizginlemek konusunda son iki gündür harcadığım çabanın haddi hesabı yoktu ama kesinlikle dizginleyememiştim çünkü Jimin tatmin olmak nedir bilmiyordu. Sanki ikimiz de kızgınlıktaydık ve birbirimizi tüketmek için elimizden gelen bütün her şeyi harcıyorduk. Asla, asla yorulmuyordu ve işin tuhaf kısmı benim de yorulmuyor olmamdı. Kurdum uzun bir savaştan çıkıp bir diğerine koştururken ona eşlik ediyordum.

Jimin, sırtıma saplandığı tırnaklarını dudakları kulağımın altında hızlı hızlı solurken çekmeyi akıl etmiş, acımı dindirmişti. Bense düşmesin diye bedenlerimiz birken ellerimi kalçalarına sabitlemiş, onu kucağımda, bacakları belime dolanmış şekilde 29. kattaki dairemin camıyla arasıma sıkıştırmış, kendime gelmeye çalışıyordum. İnanın bana çok zordu, kaçıncıdaydık bilmiyorum sabah seksini çoktan aşıp öğlene geçmiştik. Ama bacaklarım artık yorgunluktan titremeye başlamıştı.

Elimle küçük ve dolgun kalçalarını sıkıp tenini sıkıştırdığımda ıslak dudaklarını kulağımın altına sürüdü. Siktir, bunu yapmamalıydı işte. Kontrolsüzce feromon salgılamamı, üzerime kapanıp kokusunu hapsetmemi sağlamıştı bu durum. Ha mutsuz muydum, asla, kokusunun benimkiyle harmanlanması deli gibi hoşuma gidiyordu ayrı ama gerçekten, tüken artık lütfen diye çığlık atmamak için zor tutmuştum kendimi.

"Mhh... Bir tur daha mı?"

Doyumsuz omega... Ona hayır diyemeyeceğimizi biliyor.

Ama, demiştim. En azından bu sefer kızgınlığımın baskınlığında Jimin'in kokusunun bende yarattığı etkiyi bastırmıştım. Çünkü gerçekten o kokusu... Bana her şeyi yaptırabilecek kadar etkiliydi.

"Çok isterdim ama," diye yutkundum ve devam ettim "Sanırım daha fazla böyle duramayacağım. Yürüyebilecek misin?"

"Hı-hmm..." diye mırıldandığında içinden yavaşça çıkmam onun mızmızca alnını omzuma yaslanmasını sağlamıştı. Sonra da ayakları yavaşça yerle temas etti ve onu daha fazla sıkıştırmamak için çekildim fakat ondan uzaklaştığım an yalpalamış, sızlanmayla düşmek üzereyken kolundan yakalayıp tutmuştum. Buna karşılık bana tutunurken yüzünü buruşturmadan duramamıştı "Sanırım yürüyemezmişim." dedi dişlerinin arasından fısıltıyla

Ne yalan söyleyeyim, gururlanmadım değil ama o da hayatından memnundu. Hem de çok fazla ki deli gibi bana uyum sağlamıştı. Hep diyorum ya, onun gibi sevişmelerini uçlarda yaşayan bir omegayla karşılaşmamıştım. Gerçekten de öyleydi, fazla açtı sanki uzun süredir tatmin edilmeyi bekliyor gibiydi. Canının acıması bile umurumda olmuyordu, sanki sınırlarını genişletmemi seviyor, seviyor, seviyor ve gerçekten seviyordu. Benim de zorlamayı sevdiğimi düşürsek mükemmel uyum diyebilirdik buna.

Sırıtarak kolundan destekle onu yatağa götürdüğümde yavaşça, söylenerek siyah çarşaflarımın arasına girmesini bekledim. Gün ışığından yansıyan ışıkla mermer gibi cildindeki izler gözler önündeydi. Boynundaki sayamadığım morluk, göğsündeki kırmızılıklar, kalçalarındaki parmak izlerim ve kollarında fazla sıkmaktan oluşmuş morluklar. Enkaz gibiydi ama hayatımda gördüğüm en güzel enkazdı ve altımdan sağ çıkmıştı, defalarca kez. Ona her seferinde, yeni bir tura geçmeden uyarıda bulunmuş olsam da asla takmamıştı beni ve zaten ben de bir süre sonra sormayı bırakmış doğrudan bitirmeye oynamıştım.

"Gülme, senin de benden farkın yok alfa." dedi terden hala sırılsıklam duran pembe saçlarını gözünün önünden çekip. Bir şey söylemedim, konuşmak hala garip geliyordu ve her ne kadar ortamın gerginliğini birbirimize diklenerek yok etmek istesek de bu şey yeniydi. Alışmaya çalışıyor muyduk diye soracak olursak, seks olmasa muhtemelen birbirimizi çoktan boğazlamış olurduk. Ya da kokularımız olmasa mı demeliydim bilmiyorum. Çünkü ne zaman bana diklense tam ona uyuzluk yapmak istiyor, sırf kokusundaki tarif edemediğim şey yüzünden kendimi istemsizce durduruyordum.

Counterclockwise | YoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin