Bana geldiğini haber vermene hiç gerek olmadı.
Çünkü benim bunu öylece hissedebildiğimi biliyorsun.3 yıl sonra
Hayatımı, hayatımızı düzene sokmak üç yıl içinde çok kolay olmuştu, Jiminle birlikte gerçekten bebek adımlarıyla ilerlemeye, bütün eksiklerimizi tamamlamaya odaklanmıştık. Yani, pek de beklediğimiz gibi olmamıştı çünkü ikimiz de bazı şeylerden ödün vermekte zorlanıyorduk. Ben biraz sosyalleşmek için denemeler yaparken Jimin de sosyal kelebeklik rolünden sıyrılmaya çalışmış, sonunda kendimizi itiş kakış bir kavganın içinde, ardında da oldukça sert sevişmelerde bulmuştuk. Tüm bunların sonunda da birbirimizi olduğu gibi kabul etmeye karar vermiştik. Eh, bu daha zordu, ikimiz de birbirimize kendi dediklerimizi yaptırmaya çalışıyorduk. Oranı tutturduk sanıyordum aslında, son bir ay öncesine kadar pek problem yaşamıyorduk. Fakat bu ay içinde Jimin oldukça hırçınlaşmıştı. Mezun olduğum için sözcülük işleriyle daha çok haşır neşirdim, başkan Kwang-sun da Min ailesinin asi oğlunu devlet içinde bu kadar aktif görmenin gururuyla üzerime oldukça düşüyordu. Haliyle gündüzlerim hep devlet dairelerinde geçiyordu.
Çok yoğundum fakat bu yoğunluk arasında Jimin'i aksattığımı da asla düşünmüyordum. Babamın anneme yaptığı gibi değersizce davranmıyordum Jimin'e. Ne olursa olsun, ne kadar yorgun olursam olayım sırf o istiyor diye uyumadan işe gittiğim bile oluyordu ve bundan asla pişman olmuyordum. Yine de nasıl olur da tüm bunlar onun için yetersiz olurdu anlayamıyordum bu sıralar. Çünkü savunduğu şey tam olarak buydu.
Diplomasını aldığı bugün, onu siyah takım elbiseler içinde gülümseyerek alkışlamıştım, sahneden inerken saten, uçuk pembe gömleğinin ilk iki düğmesi beyaz tenini gözler önüne seriyordu, yakın zamanda yaptırdığı sarı, permalı saçları dağınık buklelerle yüzüne dökülmekteydi. Beyaz ipek pantolonun beli ise öylesine sıkıydı ki, kemeri son delikte olduğundan incecik gösteriyordu belini. Benim için en nadide şey aslında bunların hiçbirisi değildi. Tenine ince ince dokunmuş, eskisiden de daha parlak gelincik çiçekleriydi. Ve ben elimde tuttuğum bir demet çiçekten utanmıştım çünkü zaten en güzeş çiçeğe sahipti omegam...
Siyah cüppesi ve diplomasıyla hemen yanıma ulaştı, ellerimi cüppenin içinden o bele dolayıp dudaklarının tadını bahşetti bana. Geri çekildiğinde ise "Eve gidelim." dedi şeytanice fısıldayarak ve aslında bu eve gidelimden çok sevişelim demekti. Onunla vakit bulduğumuz her an sevişiyorduk, bir aydır mezuniyet projesi üzerinde çalıştığı ve ben de omegaların sorunlarıyla ilgilendiğim için pek aktif değildik ama aktif değiliz demek de fazla iddialı olurdu. Tam da bu noktada başlamıştı huysuzlukları, ikimizin de bir dünya işi vardı sevişiyorduk da ancak hala onunla ilgilenmediğimi söyleyerek üzerime geliyordu.
"Şimdi değil, akşam arkadaşlarınla partileyeceksin." dedim hafifçe ama geri tepeceğini farkındaydım. Sadece... Biz birimizden biri ölene kadar birlikteydik, hayatında sadece bir kez yaşayacağı mezuniyet partisini benimle sevişmek yerine arkadaşlarıyla geçirmesini tercih ettiğim için kimse beni suçlayamazdı. Suçlasa da, bence ona mezuniyeti için yapacağım sürpriz affettirirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Counterclockwise | Yoonmin
FanfictionBir kum saatinin içindeki kum aksa da tükenmez, tükenmediği gibi size geri döner. - Yoonmin x Omegaverse 19.06.2021