"Seninle karşılaşıncaya kadar gerçekleşmekte olan bu değişimi adlandırmaktan acizdim. Bugün ilerlemiş yaşımda koyduğum ad ise: aşkın içe işleyişi."
Günlerimizin nasıl geçtiği hakkında hiçbir fikrim yoktu, Jimin'le her anım bir öncekinden daha değerli, daha güzel ve daha anlamlı geçtiğinden bazen hangi günde olduğumuzu unutuyordum ve açıkçası hatırlamama Jimin'in ay ay büyüyen karnı sebep oluyordu. Aslında karnından öte, her ay doktor kontrollerinde kızımızın ultrason fotoğrafının altındaki minik tarihten biliyordum günü. Sekizinci ayımızın ortalarıydık bugün, Jimin son aylarda olduğumuz için oldukça huysuzlaşmaya başlamıştı ve bu yüzden de beni sürekli yanında istiyordu. Olmadığım zamanlarda onu yatağın içinde kıyafetlerimi hınca hınç doldurup arasında uyurken buluyordum. Bazı zamanlar da onları bir daha yerine toparlamaya üşendiğinde dolabımın içinde uyuduğu da oluyordu. Bunun önüne geçebilmek içinse artık evden çalışıyor, haftada sadece birkaç kez olacak şekilde kurul çalışmalarına katılıyordum. İş seyahatleri ise kesinlikle kabul edilemezdi. Çünkü kimse hamile, huysuz ve istediği olmadığında son derece hırçın bir omegayla birlikte olmanın ne demek olduğunu benden iyi bilemezdi.
Salonda sandalye tepesinde raporları karşılaştırırken bir yandan da Jimin'in yatak odasında oradan oraya koşturuşunu dinleyip karmaşık hisleriyle mücadele ediyordum. Zaman yaklaştıkça biraz huysuzlaşmıştı, kafası karma karışıktı. Dolap seslerinden hemen sonra içimi ani kaplayan hüzün dalgası ve peşi sıra gelen Jimin'in ağlama sesine ayaklanıp koşturdum.
Oturduğum yerden odaya geçişimin iki saniyeyi bulmadığına emindim ve Jimin yatakta üzeri çıplak, kot pantolonla sırt üstü yatarak ağlarken ne olduğunu bilemez bir halde yanına ulaştım "Ne? Ne oldu?" yanına geçip omuzların tuttuğumda elleriyle gözlerini gözlerini ovuşturarak ağlamaya devam ediyordu. Ellerim çıplak karnına ulaştı, kızımızda bir sorun olmadığına emindim"Jiminie, bebeğim neden ağlıyorsun."
Dudak bükerek gözlerindeki ellerini çekerken yüzünü buruşturmuş bir halde yaşlı gözlerle "Olmuyor işte. Olmuyor, baksana olmuyor." diye yakındı. Neyin olmadığını tam olarak anlayamamıştım ama elleri kotunun kapanmayan düğmelerine gittiğinde ve bir kez daha hıçkırdığında anlamıştım. O ise devam etmişti konuşmasına ağlayarak "Bu da olmuyor işte. Hiçbir pantolonum kapanmıyor."
Onu böylesine çileden çıkartıp ağlatan şeyin basitliği karşısında gülümseden edemedim. Zaman zaman garip duygu selleri içine girdiği oluyordu, bu da onlardan bir tanesiydi ve bence en güzeliydi. Ellerimle çıplak ve kocaman karnını birkaç kez okşayıp yüzüne eğilirken yattığı için ekstra dolgun görünen yanaklarını hafifçe okşadım, yanaklarındaki yaşları temizleyerek iç çeken omegamın burnunun ucuna minik bir buse kondurdum "Bunun için mi ağlıyorsun yani? Bir tanecik düğme kapanmadı diye?" Parmaklarımla yüzünün her bir noktasını, gün batımı rengindeki gelincik çiçeklerinin alt kısmını okşayarak devam ettim "Çok güzelsin, bir tane düğme kapanmadı diye güzelliğinden gram kaybetmedin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Counterclockwise | Yoonmin
FanfictionBir kum saatinin içindeki kum aksa da tükenmez, tükenmediği gibi size geri döner. - Yoonmin x Omegaverse 19.06.2021