《 Beklenmeyen Misafir 》

190 22 46
                                    

Ah Jimin...Benim üzümlü kekim :')

𝐾𝑇

Kaderin kırmızı ipliği...Bir inanışa göre; Tanrı, her insanın serçe parmağına görünmez kırmızı bir ip takar ve kaderleri birleşecek olan insanları, bu ipler sayesinde birbirine bağlarmış. Ne kadar gerilirse gerilsin veya ne kadar düğümlenirse düğümlensin, bu ip asla kopmazmış. Mesafeler ve hikayeler ne kadar farklı olursa olsun, seni er ya da geç kaderinin bağlı olduğu kişiye ulaştırırmış. Sanırım ben, ruh eşime ulaşmıştım. Bunu, tarif edilemez bir şekilde yaşadığım acıdan anlamıştım. Sanki arkasını dönüp gittiğinde, kalbimi de söküp götürmüş gibiydi. İçimde her şeyi kasıp kavuran bir yangın vardı, gittikçe büyüyen ve söndürülemeyen. Aldığım her nefes, içimdeki ateşi harlarcasına canımı yakıyordu adeta. Boğuluyordum, okyanusun en dibine batarcasına boğuluyordum ve beni oradan çekip çıkaracak bir kurtarıcım yoktu artık. Can parçam, koruyucu meleğim gitmişti. Sahi, ruh eşime daha yeni kavuşabilmişken şimdi tekrar kaybetmem, ne kadar adildi? Tanrı bana bunu mu reva görmüştü?

Hıçkırıklarımın ardı arkası kesilmezken, yaslandığım duvarda aşağıya doğru kayarak yere oturdum. Kendimde ayakta duracak gücü bulamıyordum artık.

Hoseok: ''Sikerler böyle işi, ben gidiyorum.'' pompalı tüfeğinin kundağını çekip kapıya ilerlemeye başlamıştı.

Jongin: ''NE YAPTIĞINI SANIYORSUN SEN?'' onu iterek kapıya ilerlemesine engel olmuştu.

Hoseok: ''NE YAPIYOR GİBİ GÖZÜKÜYORUM? JİMİN'E YARDIM ETMEYE GİDİYORUM!''

Jongin: ''DIŞARI ÇIKMANA İZİN VEREMEM!''

Hoseok: ''SENDEN İZİN ALAN OLMADI!'' birbirilerini ittirerek tartışmaya devam ediyorlardı, ben ise sabit bir şekilde önümdeki duvara bakıyor ve Jimin'i düşünüyordum. Etrafta olup biten hiçbir şey umurumda değildi şu an. Aklıma yine o buruk gülümsemesi geldiğinde ağzımdan küçük bir hıçkırık kaçmıştı. Jungkook elindeki sopayı bırakıp yanıma çökmüş ve beni kendine çekip kollarını etrafıma sarmıştı.

''Benim yüzümden oldu.''

Jungkook: ''Hayır, senin bir suçun yok.''

''Ayağım burkulmasaydı bunların hiçbiri yaşanmayacaktı.''

Jungkook: ''Kendini suçlama Taehyung.'' diyerek ellerini saçlarımda gezdirmeye başladı.

''Jungkook.'' kafamı kaldırıp yüzüne baktım.

''C-Canımın bu k-kadar çok yanması n-normal mi Jungkook?'' hıçkırıklarımın arasından konuşmaya çalışmıştım. Gözlerinin dolduğunu görmüştüm bir an için, beni tekrar göğsüne çekip saçımı okşamaya başlamıştı.

Seokjin: ''Ben daha fazla devam edebileceğimi sanmıyorum.''

Yoongi: ''Ben de.''

Hoseok: ''Hay sikeyim!'' diyerek duvara sert bir yumruk geçirmişti. Amacına ulaşamamıştı belli ki.

Jongin: ''Etmek zorundasınız, helikopter gelmeden önce çatıya ulaşmamız gerek.'' Jungkook'tan ayrılıp kafamı ona çevirdim.

''Helikopter mi?'

Jongin: ''Evet, hadi.'' histerik bir şekilde güldüğümde, herkes bana endişeli gözlerle bakmaya başlamıştı. Birden gülmeyi kesip gözlerimi Jongin'e sabitledim.

''Az önce, sevdiğim adamın ölümünü izledim ben. Helikopter umurumda gibi duruyor mu sence?''

Jongin: ''Anlıyorum, çok haklısın ama yola devam etme-''

𝗦𝘂𝗿𝘃𝗶𝘃𝗲Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin