Ön sözleri yazılmamış kitap gibiydin...

154 17 1
                                    

Mekan: Yatakhanenin 452 numaralı odası

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Mekan: Yatakhanenin 452 numaralı odası

Yıl: 2011

Ekin odaya Selahattin'den önce gelmiş işe gitmek için üzerini değiştiriyordu. Daha doğrusu değiştirmeye çalışıyordu. Burnu tıkalı olduğu için ağzından nefes almak zorunda kalıyordu bu yüzden beynine oksijen gitmediği kesindi. Burnunu çekip başını tavana doğru kaldırdı. Tüm gün üzerinde bir halsizlik vardı zaten. Zar zor ayakta kalıyordu.  Ağzının tadı da yoktu. Üşüdüğü için hızlıca üzerini giyinmeye devam etti. Altına sadece bir eşofman geçirdi bedenini daha fazla hareket ettiremiyordu. Birkaç adım atıp bedenini yatağına bıraktı. Gözleri yanıyordu. Gözlerini bir süre kapalı tutup yavaşça açtı. Sıcak nefesini ve tenini hissetmesine rağmen üşüyordu. Üzerine yorganı çekti. Kısa süre sonra titremeye başladı. Üzerine yorganı çekmek için çabalarken kapının açılma sesini duydu. Kimin geldiği umurunda değildi. Şu an umurunda olan tek şey bu soğuktan kurtulmaktı. 

Kapı açıldığında içeri Selahattin girdi. Üzerinde çarşıdan geldiğini belli eden kıyafetleri vardı. Her zaman düzgün giyinirdi ama herhangi bir yere gideceği zaman kıyafetine daha çok önem veriyordu. Odanın içine girip etrafa bakındı. Ekin'i yatakta öylece yatarken gördüğünde bir süre şaşırdı. Ekin'in üzerinde bir şey olmadığını çıplak omzundan anlamıştı. 

"Ekin... İyi misin?" Kaşlarını hafifçe çattı. "Ah... Ama ben bunu sana soramam değil mi? Neyse."

Araları dünden beri gergindi. Selahattin tripli bir hava ile kendi kıyafet dolabına ilerledi. Ekin'i görmezlikten gelebilirdi. Ekin'in burun çekişini duymuştu ama gene de Ekin'e doğru dönmedi. Bu sefer kararlıydı herhangi bir şekilde Ekin ile ilgilenmeyecekti. Dolabından yatakhanede giydiği kıyafetleri çıkarırken kendi ile savaşıyordu. Bu adama asla kıyamıyordu. Nedenini bilmediği bir şekilde kendini strese sokuyordu bu yüzden hep.

Ekin'in nefes alışlarını duymaya başladığında elindeki tişörtü sertçe sıktı. Gözlerini elindeki tişörtte tuttu. Derin bir nefes alıp verdi.

Pekala... Dayanmayacağını artık kendisi de kabul etmeliydi.

Tişörtü hırsla dolabına doğru fırlatıp Ekin'e doğru döndü. Ekin yorganı başına kadar çekmişti. Yorganın içinde ölmeye çalışıyor gibi bir hali vardı. Kolları ile sıkıca yorganı tutuyordu. Gözleri Ekin'in üzerinde dolaştı. Ekin'in yanakları kızarmış ama bir o kadarda solgun gözüküyordu. Biraz daha ona baktıktan sonra Ekin'in titrediğini fark etti.

"Ekin..." Bıkkınlık ile nefesini dışarı verdi. Ekin'in yatağına doğru ilerledi. "Ekin." Selahattin bir elini Ekin'in başına yerleştirdi.

"Siktir! Yanıyorsun sen! Ekin!" Ekin alnındaki eli ittirip diğer tarafa döndü.

"Adımı mı ezberliyorsun? Çekil Selahattin." Selahattin'den uzaklaşmak için yatakta kaydı. Sesi oldukça zor çıkıyordu. "Beni rahat bırak Paşalı." Hasta olması Selahattin'i kendinden itmesini asla engellemiyordu. Ekin onun ilgisini hala istemiyordu.

Adsız DokümanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin