Şimdi düşersem gökyüzünden

63 4 0
                                    

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Mekan: İstanbul 

Yıl: 2021

Selahattin'in ağzından:

Bazı anılar insana hem mental hem de fiziksel acı verebiliyor. İstanbul'a sadece bir kere gelmiştim, bir anı edinmiştim ve bir anı ömrümün sonuna kadar boynuma bir ip geçirip beni asla bırakmadı. İnsan öyle bir anın içine sıkışıp kalıyor ki kendinden başka kimse onu o anıdan çıkarıp almıyor. İstanbulda edindiğim anı benim için tam olarak öyle bir anı. Onun geri gelmeyeceğini kabul ettiğim zamanlar da İstanbul'un i'sinden bile uzak durmaya çalıştım. Çünkü canımı o kadar yakıyordu ki. İçimi huzurla kaplıyordu ama canımı çok acıtıyordu. Beni arafta bırakıyordu, Ekin gibi hissettiriyordu.Nerede İstanbul hakkında bir şeyler duysam yönümü değiştirip başka yerlere kaçtım. Tek kaçamadığım şey Yavuz Çetin'in şarkıları oldu...

Ekin'in yeni iş buldum çok para kazanıyorum diye günlerce başımızın etini yedikten sonra iş yerinde birinin eksikliğini tamamlamak için bana onun yerine bir günlüğüne çalışmayı teklif etmişti ve bende tüm merakım ile kabul ettim. Aysar bar ile tanışmamın da ilk günüydü. Daha polis olmadan kötü adamlar ile mücadeliminde başladığı ilk gün sayılırdı. Aysar bar'ın sahibinin düzenleyeceği canlı bomba için hazırlanan parayı Ekin'in kusursuz planı ile çalmıştık. Polis olmamıza aylar kalmıştı ve biz üniformamızı giymeden hırsızlık yapmıştık. Bunun hissettirdiği his ilk başlarda kendimi kötü hissetmeme neden olsada daha sonrasında o zamanda aklımda kalan tek şeyin Ekin ile en çok güldüğümüz gün olarak kaldı. Kötü insanlardan para çalmıştık sonuç olarak. Çaldığımzı para ile İstanbula geldik ve bir günde İstanbul'u ne kadar talan edebilirsek etmiştik. İstanbulun sokaklarında bisiklet sürüp, yollarında motor kullanıp yeri geldiğinde taksi yeri geldiğinde otobüs derken vapura binip boğaziçi turu bile yapmıştık. Tüm zaman yanyan dipdibeydik. O zaman anlamıştım Ekin'in hayatımda cidden çok büyük yeri olduğunu. Vapurda yanımda otururken akademide ki halinden çok uzaktı. İçinden geldiği gibi heyecanlı bir şekilde bir şeyler anlatıyor arada yüzüme bakıp gülümsüyordu. Ona yapışmış olan o umursamaz tavrından o kadar uzaktı ki. Mutlu olduğunu gözlerinden görebiliyordum. O susup duran ve siz neden diye sorsanız bile asla cevap vermeyen Ekin yerine her şeyi anlatmaya çalışan Ekin gelmişti yerine. İçinde bulunduğu şehir değişince o da değişmişti sanki. Tüm gün bir yerleri dolaşmak ve bir şeyler yemekten yorulduğumuzda saat çok geç olmuştu. Büyük Çamlıca tepesinde bir şeyler içerken Boğaziçi köprüsünde yürümek istediğimden bahsediyordum Ekin'e. Oysa beni dinlemiyor başka bir şey ile uğraşıyordu. Sırtı bana dönük olduğu için ne yaptığını göremiyordum. Umursamadan elimdeki biradan birkaç yudum alıp elimin tersi ile ağzımı sildim. Ekin'in oldu dediğini duyduğumda onda doğru döndüm. Elinde küçük hoparlör ile yanıma geldi. Onun ne yaptığını izlerken elindeki telefonu ile uğraşmaya başladı bu sefer. Hafif çakır keyif olduğum için Ekin'i izlemekle yetiniyorum. Onu izlerken asla sıkılmıyordum çünkü Ekin her hareketi ile yeni keşfedilen bir gezegen gibiydi şu an gözümde. En sonunda bitirdiğinde yüzünde başarmış olduğunu belli eden bir gülümseme vardı.

Adsız DokümanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin