İyi okumalar...
Sofrayı hazırlamış hep beraber yemek yiyorduk şimdi. Melek tam karşımda olduğu için mutluydum. Bakabilirim ona ama Kemal Amca unsuru da vardı. Benden haz etmiyordu çocukluğumdan beri. Melek'e fazla yakındım diye sanırım.
"Buradayken söyleyeyim." dedi bana baktıktan sonra aile bireylerinde gözünü gezdirerek.
"Benim derslerim biraz kötü biliyorsunuz. Eren ile ders çalışsak olur mu sizin yanınızda? Çocukluktan beri beraberiz zaten. Ama siz de kabul ederseniz."
Annemler bana bakınca onaylamak adına başımı salladım.
"Valla benim için sorun yok. Hatice ile daha fazla görüşmüş oluruz, canım sıkılmaz. Bizim evde çalışabilirsiniz hatta." dedi annem.
"Hatice sen ne diyorsun?" deyince Hatice Teyze de Kemal Amca'ya sordu.
"Melek, eğer derslerin o kadar kötüyse özel hoca da tutabilirdik. Rahatsızlık vermeye ne gerek var?"
"Kemal Amca, ne rahatsızlığı? Melek ile hep beraberdik zaten. İyiliğim dokunacağı için sevinirim ben. Hem konuları da tekrar etmiş olurum anlatırken. Annem de rahatsız değil hatta imkanı olsa havalara uçacak gibi duruyor." dedim anneme bakıp gülerek.
"Esed sen ne diyorsun?" dedi bu sefer babama bakıp.
"Ben işte olacağım zaten bana sormayın."
"İyi o zaman çalışın bakalım."
Gülümsemem genişlerken teşekkür ettim. Melek'in uzattığı yumruğuna kendi yumruğumu tokuşturunca yemeğe devam ettik.
...
"O geçenki kaza neydi öyle ya?" dedi babam Kemal Amca'ya ithafen.
"Oğlum arabanın yarısı pert olmuş. İyi içinden sağ çıkabildiler."
"Allah korumuş işte." deyip çayından bir yudum aldı.
"Abi, neredesin?"
Aylin'in ağlamaklı sesini duyunca birşey oldu düşüncesiyle hışımla oturduğum yerden kalktım. Bir saniye süren hasar tespitimden sonra şükür ki birşeyinin olmadığını öğrendim. Yanıma gelip bacağıma sarılınca saçını okşadım.
"Ne oldu Aylin'im?"
"Yağmur yağıyor, şimşek çakıyor seninle uyumak istiyorum."
"Misafirlerimiz var şimdi. Bir süre kucağımda uyusan olur mu?"
"Ne misafiri oğlum? Uyuyun siz biz de kalkarız birazdan." dedi Hatice Teyze.
"Olmaz öyle teyzem. Sekiz ay sonra gelmişsiniz, sizle vakit geçirmeyip uyumak olmaz." deyip Aylin'in kucağıma aldım ve tekli koltuğuma geri döndüm.
"Sen ayları mı sayıyorsun?" diyen Kemal Amca ile tebessümüm yüzümde dondu. Melek değildi ama o farkındaydı bazı şeylerin. Çocukluğumdan beri kızının yanından ayrılmadığımdan farkında olması normaldi. Cevap vermeyip işime devam ettim.
Oturduktan sonra kalçamı biraz ileriye itip Aylin'i göğsüme yatırdım sığacak şekilde. Her ne kadar uzun olsam da Aylin de ilkokul sona giden bir çocuktu. Göğsümde rahat bir pozisyon bulduktan sonra gözlerini kapattı. Saçını okşamaya başladım ben de. Hala sessizlik varken ağzımı açmam gerektiği kanısına vardım.
"Ayları sayıyorum evet. Benim için önemlisiniz." dedim gözlerine bakarak. Artık ondan çekinmeyecektim. Dik başlı olmanın zamanı gelmişti de geçiyordu.
Düz bir ifadeyle başını sallayıp çayını yudumladı o da. Babamın bakışlarını üzerimde hissediyordum. Ona döndüğümde gurur duyuyormuş gibi sırıttığını gördüm. Ona döner dönmez o da çayına bakmıştı. Şu çay olmasa ne yapacaktınız acaba yaşlı kurtlar?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MÜBREM
Short StoryBu kitap aşık bir erkeğin ağzındandır. Eren ve Melek'in hikayesi. Tanıtım için kitaba göz atmanızı isterim. Mübrem : vazgeçilmez olan, acele yapılması lüzumlu bulunan.