İyi okumalar...
Hatice Teyze'lerin katına gelmiştim şimdi. Saksıyı tek elime alıp diğer elimle kapının tokmağını vurdum. Bu kapıda ne kadar çok ayakkabı vardı böyle. Tabii ya misafirleri gelmişti demek ki gitmemişler. Bizim ne işimiz var o zaman burada?
Ayak sesleri duyulunca heyecanlandım. Koşma sesiydi bu. Kapı hızla açıldığında yine onun endişeli gözlerini gördüm.
"Nered-
Elimdeki saksıda gezindi gözleri bir süre. Gözlerindeki endişenin yavaşça yok olduğunu, yerine mutluluğun geldiğini gördüm.
İçim rahat değildi ama hala. Rahatsız olduğu düşüncesi çıkmıyordu aklımdan.
"Dağdaki kopardığımıza benzer almaya çalıştım. Olmuş mu?"
Tebessümüyle başını salladı. Ellerini uzatıp saksıyı alacaktı ki geri çektim.
"Affettin mi?"
Tebessümü yüzünden silindi, boğazını temizledi.
"Bana demiştin ki arkadaş olalım, uzak durmayalım yeter. Ama ileri gittin."
"Peki, özür dilerim. Söz veremem ama dikkat edeceğim cümlelerime. Alacak mısın artık içeri? Yoksa bu gidişle benim kökümü de saksıya dikeceksin."
Yine tebessüm edip biraz yana kaydı. Saksıyı ona uzattım ayakkabılarımı çıkarmak için. Alıp içeri geçerken şimdiden unutulduğumu hissettim.
Eve girdiğimde yabancı olmayan salonun yolunu tuttum. Girecektim ki kalabalığı görünce vazgeçtim.
Üstelik Melek saksıyı buraya getirmişti. Sehpaya koymuş, Hatice Teyze'nin koltuğunun kol konunan yerine yaslanmıştı. Annem ve Hatice Teyze karşımdaki tekli koltuklarda oturuyorlardı. İki yanlarında da koltuk vardı. Sağ tarafta, Hatice Teyze'nin tarafındaki koltukta kırklı yaşlarda mütebessüm bir adam, eşi diye tahmin ettiğim kadın ve on sekiz yaşlarında bir erkek vardı.
Sol tarafta, annemin tarafındaki koltukta ise yirmili yaşlarda olgun görünen bir adam, yanında kendisinden bir kaç yaş küçük olan bir kız ve onun yanında da Aylin vardı.
"Hoşgeldin oğlum. Melek sandalyeleri getir mutfaktan."
"Otur sen, ben getiririm." deyip mutfağa adımladım. Girmese miydim hiç? Resmen bütün kız tarafı oradaydı.
Sandalyelerin birini alıp salona adımladım tekrar. Koltuğun yanına -Aylin'in yanına- koyup oturdum.
"Çantanı çıkar istersen rahat olmazsın öyle." diyen Hatice Teyze'ye başımı sallayıp çantamı çıkardım ve sandalyenin yanına koydum.
"Heh işte sonra bu komşu git-
"Melek, saksı nereden çıktı kızım?" diyerek kırklı yaşlarında adamın yanında oturan kadının sözünü kesti Hatice Teyze. Dedikodu dinlemek istemiyordu haklı olarak. Ama ucu bana dokunmuştu...
"Eren getirmiş." dedi Hatice Teyze'ye tebessümle.
Hatice Teyze'ye baktığımda kaşlarını kaldırıp başını olumlu anlamda salladığını gördüm. Tebessüm de yayılmıştı yüzüne.
Anneme döndüm bu sefer. O da sırıtıyordu bana. Fenalık gelmişti, yeterince utanmıştım zaten. Bunca insan öğrenmişti belki de.
"İşte komşu git bunun kızını başkasıyla fotoğraf çek."
Teyze sen bir dur Allah aşkına ya. Dedikodu diye ölen kadınlardan biriydi.
"Safiye, sen buraya bizim halimizi hatrımızı sormak, yanımızda olmak için mi geldin dedikodu yapmak için mi? Milletin ne yaptığı ne seni ne beni ilgilendirir. Kusura bakma abi, ama sabır da bir yere kadar." deyip tekli koltuğundan kalktı ve salondan çıktı valide sultan. Gelecekteki kayın validem diye demiyorum bazen çok güzel laflar söylüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MÜBREM
Short StoryBu kitap aşık bir erkeğin ağzındandır. Eren ve Melek'in hikayesi. Tanıtım için kitaba göz atmanızı isterim. Mübrem : vazgeçilmez olan, acele yapılması lüzumlu bulunan.