Bölümün sonuna sizin fikrinizi de almak istediğim birşeyler yazdım okumayı unutmayın!
Medya : Kemal ile Melek'in vedalaşması.
İyi okumalar...
İki aile toplanmıştık yine mutlu olduğum fakat acı çektiğim yerde. Askeriyenin pisti...
Babam mavi beresiyle anneme sarılırken Kemal Amca da Hatice Teyze'ye sarılıyordu.
"Kendine iyi bak, dikkat et. İki evladım önce Allah'a sonra sana emanet. Güzel yüzünü asma. Nasipse geleceğim." deyip alnını öpünce annemin gözünden bir damla yaş düşmüştü. Aylin'i önümde, omuzlarından tutarken sarsıldığını hissediyordum. Ağlıyordu küçüğüm. Orta ikiye geçmişti ben ise lise iki... İstediğim liseye gitmiştim ve tabii ki onunla ayrıydı liselerimiz.
O günden sonra ne mi oldu? Kalbim taşlaştı onun yüzüme bakmamasından dolayı. Ailelerimiz bilmiyordu öğrendiğini. Tek tük yemeklere gidip geliyorduk yine. Bana baksın diye gözünün içine bakmıştım ilk zamanlar. Bari birşey söylese diye. Reddetse ya da kabul etse de ben kendimi yiyip bitirmesem diye. Sonra ben de ona bakmayı bıraktım. Ben zaten reddedilmişim dedim. İki yıldır onunla bırakın iletişime geçmeyi yüz yüze bile gelmemiştik... Ben de eskisi kadar düşünemiyordum artık onu. Ama her ne kadar derslerim ağır gelse de onlar beynimdeydi. Kalbimde ise iki şey vardı. O ve bayrak. Hedefime ulaşmama iki sene kalmıştı. Sağlığıma dikkat ediyor, azimle spor yapıyordum. Mülakatlar...
Babam bize dönüp Aylin'i görünce gözlerinde acı hissettim. En çok da Aylin için korkuyordu babasız kalacak diye. Çünkü bildiğim kadarıyla o da babasız büyümüştü.
Gözleri hemencecik doluvermişti. Dizini kırıp Aylin'in kollarını tuttu.
"Birtanem, ben gidiyorum. Ama geleceğim, yani inşallah. Gözyaşlarını akıtmıyorsun daha fazla tamam mı? Bil ki onlar akıyorsa ben üzülüyorum. O yüzden ben yokken ağlama, hissederim ağladığını." deyip Aylin'in de alnını ve iki yanağını öptü. Ayağa kalkacakken Aylin kollarını boynuna sardı. Bu görüntü...
Kalbim acıyordu, gözlerim doluyordu. İzin vermemeliydim, vermemeliydim...
Babam da Aylin'in belini tutup ayağa kalktı.
"Baba gitme!" deyip hıçkırdığını gördüm.
Babam ise başını Aylin'in boynuna gömmüş hareketsizce duruyordu... Gözlerim dolarken başımı eğdim. Babamın ölme ihtimali olan yere gitmesi zaten canımı sıkıyordu. Bir de ailemin canı yanıyordu. Bir de onun. Yüz yüze gelmesek de gözlerimi bazen ona değdiriyordum. Kalbimin ihtiyacı vardı.
"Aylin, gelecek babam. Hadi bırak da geç kalmasın." dedim sesimi zar zor düzgün tutmaya çalışarak. Benim üzüldüğümü görürlerse hepten yıkılırlardı.
İki adım atıp Aylin'in koltuk altlarından tuttum ve kendime çektim babamdan ayrılması için. Biraz ayrıldıktan hemen sonra babamın yanaklarını öptü ve beni daha fazla zorlamadan babamı bıraktı. Aşağı indirince annem yanımıza geldi ve Aylin'in elini tutup eski yerine geçti. Şimdi biz vedalaşacaktık.
"Sana dün akşam dediklerimi unutma. Gururun incinsin biraz birşey olmaz. Yeter ki kalbin, kalbi incinmesin. Annen ve Aylin önce Allah'a sonra sana emanet." deyip kollarını belime sardı ve sırtımı iki kez patpatladı.
Benim aklım ise dünkü konuşmamızdaydı.
Dün akşam
"Eren, gel bir yatsıyı kılmadan konuşalım."
Salonun kapısından dönüp yanına otururken annem de çıkmıştı.
"Biliyorsun yarın gidiyoruz Kemal ile. Melek ile aranızdaki buz dağını iki ailede fark etti ama karışmadı. Çocukluktan beri birbirinden ayrılmayan iki insan şimdi birbirinin yüzüne bakmıyor. Ne oldu bilmiyorum ama düzelteceğine inanıyorum. Kızın babası yarın operasyona gidiyor. Hadi bizim ailenin başında sen varsın, ama onlar anne kız tek. Gerçi annen evimizden çıkarmaz yine onları. İyi ki de çıkarmıyor. Neyse, senden istediğim kızın gönlünü al ve yanında ol. Hal hatr sor falan. İlk başlarda soğuk davransa da babasının eksikliğiyle yumuşar belki. Geldiğimde eskisi gibi olmanızı istiyorum. Ne eksik ne fazla. Çok şey ist-
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MÜBREM
Short StoryBu kitap aşık bir erkeğin ağzındandır. Eren ve Melek'in hikayesi. Tanıtım için kitaba göz atmanızı isterim. Mübrem : vazgeçilmez olan, acele yapılması lüzumlu bulunan.