0.5 Doktor

37 3 3
                                    

Müzik gizem katıyor,dinleyelim :)

Bir kargaşa..

Yastığın sakallarında hissettirdiği o tuhaf hissiyatı garipleyerek karşıladı. Hiç duymadığı bir koku vardı. Ve bu yastık,bu yumuşak yatak onun evine ait değildi bundan öylesine emindi. Gözlerini açmak istemedi. Dışarıdan gelen o sucuklu yumurtanın kokusu ilişti bu kez burnunun ucuna. Kulaklarını tırmalayan ve koşuşturan adımlar.. Bir aile evi..

'Doktor ne zaman uyanacağını söyledi abla?'

'Biraz uyuması ve dinlenmesi gerekmiş çiçek hanım. Bekleyeceğiz ve göreceğiz.'

'Bu abi çok garip. Yâni çok değişik geliyor bana abla..'

'Belki ona göre de sen tuhaf geliyorsundur çiçek hanım. Unutma! İnsanlar birbirinden bambaşkadır. Yeni tanıdığından olsa gerek tuhaf diyorsun. Onu gördükçe ve vakit geçirdikçe bu düşüncen değişecek emin olabilirsin..'

'Elif abla ben seni de tanıyorum ama sende tuhaf geliyorsun bana. Ablam olmana raģmen hemde! Abim ve Ceren ablamdan başkasın. Hatta benden de başka..'

'Bu da karakterimizle alâkalı çiçek hanım. Hadi daha fazla rahatsız etmeyelim bay bilinmezi..'

Gözlerimi araladım ve boğazımın kuruluğunun verdiği zorunlukla mırıldandım..

'Çiçek h hanım. 1 bardak su..'

Kapıdan dönen iki kız bir süre şaşkın durduktan sonra çiçek hanım hızla su dolu sürahiden su doldurdu. Akif ayaklanırken suyu içine bir yudumda döküverdi. Feci derecede yanan bir yere sadece yelpazeyle rüzgar tutmak kadar etkisizdi bardak. Ama o sesini çıkarmadı. Iki kız bir süre adamı izledi. Akif'se elife bakıyordu. Kızın efsunlu bakışını ilk defa görüyordu. Ilk defa kendisine böyle uzunca,merakla bakıyordu. Elif bakışlarını çektiğindede ayırmadı bakışlarını..

Kaşlarının bir kalem edasıyla gözlerinin çevresini çevrelemiş olması,kirpiklerinin bir intizamla sıralanışı ve sadece minik bir hareketini bekleyen gamzeleri.. Bu kız dikkatleri hemen çekenlerden değildi. Saklıyordu sanki güzelliğini.

Hızla eğdi başını. Lanet olsun! Bu yaptığı da neydi? Neden böylesine bakar olmuştu? Yoksa ona acıyor muydu? Hastalanmış olması mı dikkatini çekendi yoksa?

Kafasını tekrar kaldırdığında efsunlu gözlerin dolmuş olduğunu gördü. Kendisine gücenmiş gibi bakıyordu. Içinde ki sözleri duymuş olabilir miydi? Tanrım! Böyle bir şey mümkün müydü? Belli ki duymuştu içindekileri.. Alınmıştı ve hızla odadan ayrılmıştı. Akif yaptığı hatanın bilincinde kendisini paylarken çiçek hanım konuşmaya başladı.

'Size ne olduğunu kimseler anlayamadım bayım!'

Sonra bir kıkırtı ile elini ağzına kapadı.

'Neden gülüyorsun?'

'Bir an sizi uyuyan prensese benzettim. Siz prens olmalıydınız ki tam 1 gün 10 saat uyudunuz. Ve hangi doktoru çağırdıysak da uyanmak bilmediniz. Ama ben demiştim. Ona bir prenses gerek. Sihirli bir öpücük onun büyüsünü bozacaktır.'

Kıkırtsına kaldığı yerden devam ederken akif minik kızın gerçekten gıcık bir minik olduğuna kânaat getirdi. Gıcıktı. Ama ilk başta ki gibi görmüyor hatta onu şirin dahi buluyordu.

'Neden benimle böyle sizli konuşuyorsun? Bayım yerine abiyi tercih ederim.'

'Sahi mi? Seni uzun zamandır annemle beraber seyrediyor ve binamızda ki bu koca koca teyzelerin dahi dikkatini çeken bilinmez (gölge) adamı merak ediyorduk. Zihnimde ki karakterleri bir bilsen ihhihhi sende gülerdin. Sana nasıl yaklaşmam gerektiğini bilmiyorum.'

'Ahmet abine nasıl yaklaşıyorsan bana da böyle yaklaşabilirsin çiçek hanım..'

Içeriye giren adamlarla çiçek hanım ayaklandı. Ahmet önde babası arkasında ve bir başka adamla daha girdiler içeri.

'Nasıl oldun aslanım? Ağrın,sızın var mı? Bir yerlerin ağrıyor mu?'

'Yok abi. Hem öyle telaşlanacak bir şey de yok. Buraya nasıl geldim ben?'

'Boşver onu. Bu doktor ismail. Seni tekrar tedavi etsin bakalım dediğin gibi miymiş?'

Doktor gerekli muayeneyi yaparken bir şey çıkmayacağından öylesine emindi ki.. Gözlerini gözlerinden çekmeyişi ise garipti. Sanki sadece bedenini değil ruhunu tedavi için gelmişti. Yaşı gençti. En fazla 25 gösteriyordu. Tedavisini yaptı ve çekildi.

'Demek ruh yorgunusun kardeşim..'

Sessiz mırıltısı kulaklarına ulaştığında sakince ona bakmaya devam etti. Ruh yorgunu olmak? Nasıl çözmüştü? Hemde bu kadar çabuk!

'Neyi var evladım? Tuhaf ki hastanede tüm teşhisler bile bir sonuç vermiyor bu adama.. Doktorlar tüm örnekleri aldı. Isterseniz evde isterseniz burada dinlensin deyince eve getirdik.'

'Vitamin eksikliği olmalı irfan amca. Bir süredir de uykusuz kalmış bu her halinden belli.. Bünyesi kaldırmamış olmalı. Siz bana akifle konuşmam için izin verir misiniz?'

'Tamam. Hadi Ahmet!'

Onlar çıkınca doktara kaydı gözleri. Ne konuşacaktı ki? Sandaliyesine otururken tebessümle baktı akife..

'Anlamadığımı sanma! Ruh yorgunluğunu bilirim ben. Anlat bakalım seni bu denli yoracak ve derin uykulara sokacak o dert nedir?'

Şaşırmıştı. Araştırmacı gözlerle süzdü onu. Garipliğini anlayan ilk doktordu. Yaşı gençti. Yaşı gençti ve kendisini çözmüştü. Bir ateş boğazını ele geçirdiğinde gözlerini sıkı sıkıya kapatıp boğazını tuttu. Nefes alamıyordu. Konuşuyordu canavar!!

'Tersle onu! Anlatma! Anlatma yoksa yaşamadığın acıları yaşatırım sana! Beni açığa çıkarma! HADDİNİ BİL! BEN EFENDİNİM SENİN! Zor zamanında olanın ben olduğumu unutmaa'

Eller hissetti omuzlarında. Bir kriz geçiriyordu ve bu ilk defa birinin karşısında oluyordu. Gözlerini açamadı! Alevler gördü göz kapaklarında.. Canavar! İlk defa bir canavar gördü!! Önde ki iki dişi olmayan ve kötü kötü bakan canavar!!

'Akif? Akif beni duyuyor musun? Cevap ver bana akif? Duyuyor musun beni? ALLAH-U EKBER! ALLAH-U EKBER! Akif?'

Titrediğimi hissediyordu. Yatak sallanıyordu,hissediyordu. Eller omuzlarını tutuyordu. Göğsüne yaslamıştı eller. Başı bir kalbin duvarını dövüyordu. Hissediyordu.. Ama en çok 'ALLAH-U EKBER' nidâları ilişiyordu kulaklarına ve bir yere doğru çekiliyordu..

'Uyuma.. Bende kal! Benimle kal akif? Benimle kal yiğidim..'

'Koca koca çınarların eşiğinde bir piknik sepetiyle oturduk. Çimenlere serilen o temiz örtüye dizilirken eşyalar tek tek bir kelebeğin ardına düştü küçük akif..

'Dereye yaklaşma oğlum!'

Kelebeğin sihirli renkleri onun olmalıydı. O renkler ki ve o desenler gözlerine imkanı olmayan kapıları açacaktı belki de..  Kelebekle kovalamacaya girişti. O çimenlere saklandıkça uzandı. O kaçtıkça kovaladı. O uçtukça koştu ve yetişti. Parmaklarının arasına aldığında ürkütücü bir ses kulaklarını sağır edercesine patladı.

'Canavarlaaarrrr!! BIRAAAKKKK!!!

~||||||||||||||||||||||||~

Şeritler çizdim isminin değdiği ve değeceği yerlere.. Tehlikeliydin! Giremezdim. Düşüncelere dalacak gibi olsam kanatlarımı kırar,gideceği yerlere alevlerdim. Tehlikeliydin! Gidemezdim.. Başka bir ülkeydin yamacımda.. Bilirdim! Su vardı sende,yaşam vardı. İnanç vardı,sonsuzluk vardı. Sınırlar ördüm. Tehlikeliydin! Geçemezdim. Güvenim yoktu kendime. Güvenemiyordum! Güzelin ardından koşamazdım. Korkaktım!  Ben buydum!!

Kazanmak yerine baştan kaybetmeyi seçecektim. Çünkü ben cezasını daha bitiremeyen ve günahı çok olandım.. Tehlikeli olan bendim. Kelebekleri rahat bırakmalıydım..

CEHENNET II (Mahşerin kapısı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin