Mutsuzluğa öylesine alışmıştım ki seninle geçen, ve bitmemesi için varolan her şeyimi feda edebileceğim o iki gün boyunca ne hissettiğimi fark edemeden geçirmiştim. İki, sadece iki gün bile olsa bana bunu yaşattığın için teşekkür ederim. Gerçi ben her gelene de gidene de teşekkür ediyorum ama bu çok farklı. Yani dünyada savaşlar bitmiş, tankların üzerine şiirler yazılmaya başlanmış, çocukların ağlaması durmuş, tüm ambulans ve polis sirenleri susmuş, ve hepsi bu iki gün içinde olmuş gibiydi. Nasıl oluyor da iki kişi bir olunca tüm dünyayı kaplıyor. Hiç kaybetmiş birine rastladın mı? Ben ümidimi kaybettim. Dahası yoktu. Arkası hep uçurum, ardı hep ölüm. Böyle sanki vücudundan her saniye bir küçük parça kopartıyorlar. Her an daha ilk yaşını doldurmamış minik bir kalp senin yüzünden ölüyor gibi. Ve düşün ki bunun gibi daha nice şeyler oluyor ama sen hiçbir şey yapamıyorsun. Sanki kolların omuzlarından, bacakların kasıklarından sen daha yaşarken çekerek koparılmış ve geriye pek de bir şey kalmamış vücudun bir çelik sandalyeye bağlanmış gibi. Yalnızca ağlayabiliyorsun. İşin ilginci en çok erkekler ağlar. Kimsenin görmemiş olması onun yok olduğu anlamına gelmiyor. Ağlamak ne güzel şey. Tıpkı bulutların yeryüzünü yıkaması gibi göz pınarları da yar yüzünü yıkıyor. Yürekleri o çelik sandalyenin bacakları gibi kaskatı ve yapay olan insanoğlu, ağlayın. Çünkü çelikten yüreklerinizi ya cehennem ateşi yahut bu gözyaşları eritir. Sevmek ağlamaktan sonra ki en güzel şey. Hele birde seni sevmek mevzu bahis olunca. Değmeyin gitsin. Vakti zamanında ölümü anımsattığı için çokça sevdiğim gün batımının kızıllığında her bir organıma ayrı ayrı kazıdığım suretini arar oldum. Şimdi sen ölüm ile yaşam arasındaki incecik ve alabildiğine uzanan ufuk çizgisindesin. Bir kulaç mesafedesin. Sen benim ufuk çizgisine atacağım bir kulacın ümidisin. Sen alem-i fukaranın ekmeği ümitsin. Ben kaybettiğime bu kadar inanmış iken nasıl oldu da bu bahirden bir kulaçla ufuk çizgisindeki tek kara parçası, cennetin önizlemesi kıvamında ki kalbine çıkarıverdin. Sana, yaşamanın hala değerli olduğuna ve daha çok gün batımları izlemem gerektiğini öğrettiğin için teşekkür ediyorum. Beni sevdiğin için teşekkürler en yazılası mısram...