Başımı koydum yastığa ve diktim gözümü tavana. Bu tavanı kim yapmıştı acaba? Odamın büyüklüğüne kim karar vermişti? Bunu ben seçmemiştim ama zorunda bırakılmıştım. Insan kendi tavanını seçebilimeli bence. Mesela ben tavanımın gökyüzü olmasını istiyorum. Duvarlarım kutuplara kadar uzansın ve ben özgür olayım istiyorum. Yargılanmamak, yaftalanmamak, insanların hakkımda iyi yada kötü düşünmesini istemiyorum. Neden bir şey iyi yada kötü olmak zorundadır? Şey bunu istiyor mu acaba? Kimin ve neyin için yada nasıl iyi yada kötü olur? Olmasa olmaz mı mesela? Kuralları ben koymadıysam uymak zorunda değilim. Oynamak istemediğim bir oyunda başarılı olmam gerekir mi? Gerekirse ne için gerekir? Birileri gelmiş ve asfalta çizgiler çizmiş ve demiş ki sen buradan gideceksin. Başka biri gelmiş ve hayatın çizgilerini çizmiş. Demiş ki sen bunu yaşayacaksın. Öyle alıştırılmışız ki aksini düşünmek bile imkansız olmuş insanlar için. Bu yüzden bana deli veya aptal deniyor. Çünkü ben farklı düşünüyorum. Herkesle aynı olunca herkes olursun. Bu kendine yapabileceğin en berbat şeydir. Azizim, çoban koyunları güder, ama farkında değildir koyundan farksız hale geldiğini. Göz göre göre koyunlaştiriyoruz. Bu ilk okulda başlıyor en net haliyle. Herkes mavi önlük, beyaz yakalık takacak. Kimsede çıkıp demiyor ki yahu neden? Takmazsak kafamız çalışmaz mı, dersleri anlayamaz mıyız? Aksine bu sizin zihninizin farklı düşünmesine engel olur. Biraz daha büyüyünce herkes aynı dersleri görmeye başlar. Oysa ben hiç matematik yapamadım. Ama yapamadığım için hep başarısız sayıldım. Yalnizca bir sene resim dersi aldım. Bu konuda yetenekli olduğumu biliyordum ama onun yerine on iki sene boyunca matematik dersi okudum ve hala matematik yapamıyorum. Hala başarısız sayılıyorum. Herkesten farklı bakarım olaylara ve hep alışılmışın dışında düşünürüm. Tüm bunlara karşılık destek yerine baskı gördüm. Sindirilemeyecek kadar kuvvetli düşüncelerim vardı. Sadece belirtmekten vazgeçtim çünkü henüz anlaşılamıyorum. Muhtemelen öldükten sonra anlaşılacağım. Insanlar bir meseleyi anlatırken gereksiz cümlelerle düşüncelerini süsler bunu bende yapabiliyorum ama yapmıyorum. Çünkü gereksiz. Yani seni seviyorum diyemediği için senden hoşlandım, seni beğendim yada benzer zırvalar kullanıp bu kadar değerli ve eşsiz bir hissi basite indirgeyen insanlar asıl ahmak ve acizlerdir. Iş yine dönüp dolaşıp sevilmek meselesine geliyor ve konuşacak son kişi benim. Onun için bu yazımı burda sonlandırıyorum. Sayın okuyucu: Daha çok oku ve düşün.