Yaramın nerede olduğunu bilmiyorum.
Yalnız içimde bir yerler acıyor.. Hem de çok acıyorBir köyün yıktığı kadını bir adam ayağa kaldırırdı da, bir adamın yıktığı kadını bir köy bile ayağa kaldıramazdı.. Yusuf Karahan ziyadesiyle ona büyük yaralar bırakmıştı. Kapanması zor, iyileşmez fakat kanamayan yaralardan..Kimsenin sarmasına izin vermeyeceği, göğsünde bir ömür saklayacağı, kendi kendine sardığı bir yaraydı.. Aylardır düşünüyordu Berfan. Hiç mi değmiyordu bir şeye? Uğruna savaşılacak kadar da mı değmiyordu? Kendini öylesine bitkin öylesine ezik hissediyordu ki mezarına konan çiçeklerin bile kokmayacağına emindi..
Kaldığı odanın kapısı çalınmadan açılınca muhtemelen uyandığını düşünmemişlerdi.. Kendisi de belli etmemek için kapattı hemen gözlerini.
Ayakkabıların çıkardığı gıcırtı sesi kendisine doğru yaklaştığının göstergesiydi. Tam yanına gelen doktor veyahut hemşire mi bilmiyordu ama önce karnının üzerindeki elini aldı elinin arasına sonra bileğindeki sargıya dokundu. Kanayıp kanamadığına bakıyordu büyük ihtimalle.. Tekrar aynı yerine bırakıldı eli. Karnının üzerine.
"Ağrın sızın var mı Berfan?" Diye sesini işitti doktorun. Tanıdıktı sesi. Hem de çok tanıdık. Üstelik uyandığına da emin gibi netti sesi.
Yavaşça açtı gözlerini. Açtığı gibi de çivit mavisi gözlerle karşılaştı. Şaşkınlıkla düştü kaşları alnını kırıştırarak.
"Kuzey!" Diye fısıldadı güçsüz sesiyle. "Sen.. Sen dönmüşsün."
Kuzey Hancıoğlu gözlerini birbirine bastırdı..
"Döndüm! Buradayım artık." Dediğinde Berfan yüzünü buruşturarak doğrulmaya yeltendi. "İyi sevindim senin adına." Diyerek üzerindeki örtüyü kaldırdı.
"Aksi gibi ben seni bu halde görmeme sevinemedim!" Aklı almazcasına iki yana salladı kafasını. "Berfan sen kendine ne yapmışsın? O şerefsizin yaptıkları..." en ağır küfürleri hak ediyordu Karahan ama bu hasta yatağında çok da ileriye gidip daha fazla moralini bozmak istemiyordu. "Berfan sen Azad'la nasıl evlenirsin? Neyin hırsıdır bu? Şu haline bak hamile halinle bile bile canına kıymışsın?" Öyle şaşkındı ki Kuzey kafasında binbir soru dönüp dolaşıyordu.
Tamamen doğrulduğunda ayaklanmaya çalıştı Berfan. "Gitmem lazım!" Diye mırıldandı kısıkça. Eli serumun olduğu anjiokata gitti çıkarmaya çalışırken ama Kuzey bir anda durdurdu onu.
"Ne yapıyorsun?"
Israrla çıkarmaya çalıştı kelebeği. "Benim kaçmam lazım Kuzey! Benim derhal buradan kaçmam lazım!" Düşündüğü şeyle yüzüne ciddiyetle baktı. "Dışarıdakilerin haberi var mı bebekten? Ne kadarlık olduğundan?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MÜJGAN
Teen Fiction🥀💔 📍 "Ben gidiyorum Berfan. Bir daha dönmemek üzere gidiyorum." Dediğinde kalbinin çarpıntısı nefes almasına müsade etmiyordu. "Tek başıma." Sonda vurguladığı bir nefeslik cümle bıçak olup kesti her bir yerini. "Biz!" Dediğinde gururunun param...