Çektirilen acı, öyle havada asılı kalmaz.
Çektirenin elbet başına düşer.İnsanoğlunun nankörlüğü, sahip olduklarının değerini yeterince takdir edememesinde kendini gösterir. Günlük hayatın telaşında, sahip olduğu nimetlerin farkına varmadan, onları sıradan ve hep var olacakmış gibi görür. Ancak, elinden kayıp gittiğinde, kaybettiği şeyin ne kadar değerli olduğunu anlar. Bu an, insanın içini derin bir pişmanlık ve özlemle doldurur.
Kaybedilen sevgili, yitirilen sağlık veya kaçırılan bir fırsat, insana sahip olduğu şeylerin kıymetini bilmesi gerektiğini hatırlatır. Bu farkındalık, ne yazık ki genellikle çok geç gelir ve insanın içindeki pişmanlık, nankörlüğünün acı bir bedeli olarak kalır.
Keskinleşmiş yüz hatları ve kararmış bakışlarını adama çevirip ters ters baktı. Bir tek kelimesini bile hak etmeyen bu adama nefesini boş yere tüketmeyecekti Berfan. Cezvedeki sütü hızlıca bardağa boşaltıp mutfaktan çıkmaya yeltenmişti ki Yusuf da aniden oturduğu sandalyeden kalkıp önünü kesti. Katılıkta kendisinin de karşısındaki kadından farkı yoktu.
Berfan,Kuzey'i yolcularken Adem kapı önünden duymuştu son dediğini. Yememiş içmemiş yetiştirmişti hemen aralarında bir sırrın olduğunu. Konuşmanın başına yetişmediği için de kendi kendine kızıp durmuştu Adem.
"Kaçma." Dedi önünü tamamen kapatarak. "Aranızdaki o sır nedir Berfan? Allah kitap hakkı için söylüyorum eğer o sır benimle ya da ailemle ilgili çıkarsa işte o zaman o Kuzey itinin cesedini köpeklerin önüne atarım." Ciddiyeti, sözlerinin ağırlığı ve bakışları... "Ben bulmadan söyle şimdi?"
Yarım kalmış iki insanın karşılaşması, duygusal bir karmaşayı da beraberinde getiriyordu. Bu an, geçmişin anıları ve duyguları... İlk bakışta, gözlerinde bir tanıdıklık ve belki de hafif bir ürperti hissetti. Ağzından çıkan her kelimenin ardından yüz ifadesinin değişimi, paylaşılan eski anılara ve yaşanmışlıklara götürüyordu onu. Eski yaraları yeniden açılıyordu. İkisi de birbirlerinin yüzünde, geçmişteki mutlulukları ve hüzünleri gördüler. Bu karşılaşma, her iki taraf için de kapanmamış hesapların ve tamamlanmamış cümlelerin yeniden yüzeye çıkmasına neden olacak gibiydi.
"Kendini neden bu kadar önemsiyorsun sen?" Diye çıkıştı gözlerini kaçırarak. "İşim gücüm yok seni ya da aileni sır olarak mı saklayacağım." Kafasını iki yana sallarken iğrenir gibi buruşturdu suratını. "Senin esamen dahi okunmuyor buralarda. Onun için kendini varmış gibi sanma. Şimdi çekil önümden." Dedi ve çekilmesini beklemeden kendisi yanındaki boşluktan çıkıp kapının önüne vardı. Dönüp son kez baktığında Yusuf yumruklarını sıkmış onun gidişini izliyordu. "Ayrıca," diyerek tek kaşını yükseltti ciddiyetle. "Kuzey'in kılına zarar gelirse işte o zaman kimseye bırakmaz ben öldürürüm seni." Bir cevap bile beklemeden merdivenlere yöneldi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MÜJGAN
Teen Fiction🥀💔 📍 "Ben gidiyorum Berfan. Bir daha dönmemek üzere gidiyorum." Dediğinde kalbinin çarpıntısı nefes almasına müsade etmiyordu. "Tek başıma." Sonda vurguladığı bir nefeslik cümle bıçak olup kesti her bir yerini. "Biz!" Dediğinde gururunun param...