25

12 1 6
                                    

"Çok tatlı bir çocuktu," dedi Bayan Oh. 

"Yürürken hep elimi tutardı, uyumadan önce yüz kere sarılmak isterdi. Anne kuzusuydu. Bu durum babasını çıldırtırdı. O ve babası hiç birbirilerine benzemezlerdi, ikisinin de doktor olması dışında tabii. Namjoon, Sehun'un tıp fakültesine girdiğini göremeden, içmekten ölmüştü." İç çekti. "Önemli değil gerçi. Yağ ve su gibilerdi. Sehun'un kocaman, sıcacık bir kalbi vardı. Rahmetli kocamın yoktu." 

"Üzgünüm," dedim. "Olma, canım," dedi. "O evlilikten iki güzel çocuğum oldu ve bu yüzden mutluydum. Gülü seven dikenine katlanır, değil mi?"

Başımla onayladım. "Evet."

Uzun bir süre bana baktı. "Burada olduğuna hala inanamıyorum. Senin ve Sehun'un kayboluşunuzla ilgili herhaberi takip ettim. Her teoriyi. Bermuda Şeytan Üçgeni hakkında kitaplar okudum. Onun orada bir yerde yaşadığından umudumu kesmedim." 

"Orada," dedim. "Biz burada konuşurken."

Zorlukla yutkundu. "Lütfen Tanrım, doğru söylediğini söyle. Oğlumun hayatta olduğunu söyle." 

"Hayatta," dedim. "Tekne kıyıya vurduğunda adadan ayrılmak zorundaydım. Sehun'un neden benimle gelmediğini anlamamıştım. Şimdi nedenini biliyorum." Ninomi ciddiyetle başını salladı. "Hapishaneden kaçtığını duyduğumda aklım başımdan gitti. Sonra o gemi seyahatine katıldığı ortaya çıktı, o kıyı gezisine çıkıp geri dönemeyen yolculardan olduğu düşünülüyordu..."

Ellerimi birbirine kenetledim. "Sizce neden o gemi seyahatine çıktı?" 

Ninomi iç çekti. "Junmyeon." 

"Kocası mı?" 

"Evet," dedi. "Ama seyahati duygusal nedenlerle ayarladığını düşünmüyorum." 

"Öyle mi?"

Gözlüklerini çıkardı ve kahve masasına koydu.

"Evlenmeden bir ay önce Sehun balayıları için Bermudaya gemi seyahati ayarladığını söyledi. Junmyeon çok öfkelendi." Başımı salladım. "Öfkelendi mi? Neden?" 

"Onu Paris'e, Venedik'e götürmesini istiyordu, büyük ve... pahalı bir yere." İç çekti. "Ama Sehun öyle bir balayını karşılayamazdı. O zamanlar deli gibi çalışıyordu, stajını bitirmek üzereydi. Her neyse, Junmyeon gitmeyi kabul etmedi." 

"Kabul etmedi mi?"

"Evet. Gemi seyahatinin iadesi de yoktu. Evde kaldılar." 

"Kulağa Junmyeon bayağı..." 

"Zor bir insan gibi mi geliyor? Öyleydi. Sehun'un onunla evlenirken neleri göze aldığını bildiğini sanmıyorum. Ama onu kendince sevdi. Çok sabırlı biriydi. Onu öyle yetiştirdim." Kendi kendine gülümsedi. "O seyahate çıktı çünkü her zaman Bermuda'yı görmek isterdi. Görebilmesine sevindim." Gözleri biraz olsun aydınlandı. "Davası tekrar gündeme geldi." 

"Evet," dedim. Çayımdan bir yudum aldım. "Okudum." 

"Sehun'a inanan bir avukat bulabildim," diye devam etti. "Sehun'un adını temizlememe yardım etmek istiyor. Ama..." 

"Ama ne?" 

"Ama sanırım bunu yapacak param yok." Bir an sessiz kaldım, sonra ona baktım. "Eh, benim var." 

"Gerçekten mi? Sen-" 

"Sevdiğim adamın masumiyetinin kanıtlanmasına yardım eder miyim? Evet." Sehun'un annesi gözündeki bir damla gözyaşını sildi. "Gel sana göstereyim," dedi. Ayağa kalkıp mutfak masasına yürüdü. Onu takip ettim. Masada önümüze yayılmış düzinelerce karton dosya vardı. Birini eline aldı. "Bunlar benim telefon ve mesaj kayıtlarım. Sehun beni o gece 22:02'de aradı. Hatırlıyorum. Sırtım ağrıdığı için uyuyamıyordum. O gün bahçede uğraşırken sırtımda bir yeri incitmiştim. Sehun da bana o hafta doktora görünmemi önermişti. Üniversitede olan eski sakatlığımın tekrarlamasından endişeleniyordu ki sonunda haklı çıktı." Derin bir nefes aldı. "Ama bunların konumuzla ilgisiyok. Oğlum beni 22:02'de aradı ve on altı dakika boyunca konuştuk, önemli olan bu. Junmyeon'un ölümü otelin diğer tarafında saat on civarı gerçekleşti. Bedeni 22:16 'da oda görevlisi tarafından bulundu."

Lost In Paradise \\ sebaekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin