14

17 2 8
                                    

24 Nisan 2007 Palm Springs 

Chanyeol, "Annem, durup randevu milkshakelerinden içmeniz gerek diyor," dedi. Sağ kolunu kiralık, üstü açık gri Mustang'imizin penceresinden dışarı sarkıtmıştı. Elini, hayali bir dalgada sörf yapıyormuş gibi sıcak havada bir aşağı bir yukarı hareket ettiriyordu.

"Randevu milkshakeleri mi?" diye sordum. Dikkatimi tekrar yola verdim. Ellerim direksiyonu sıkı sıkı kavramıştı. Chanyeol'le ben iki yakın arkadaş olarak birbirimizden çok farklıydık. Ama farklılıklarımız birbirimize duyduğumuz sevginin önüne geçmeyi hiçbir zaman başaramamıştı. Tıpkı şimdiki gibi. Üstü açık bir arabada Coachella Müzik Festivali için Palm Springs'e gidiyorduk. Nayeondan ayrıldıktan sonra bir seyahate çıkmaya karar vermişti. Müzik, uzun yollar, yıldızların altında soğuk kokteyller içmek. Palm Springs Ayrılık İlacı. 

"Evet," dedi. "Eski bir Palm Springs âdetiymiş. Annem ve ailesi her Noel buraya gelirlermiş ve bunu yaparlarmış." Yirmi dakika sonra randevu milkshakeleri yazan bir tabelanın yanında durduk ve 1964 yılından bu yana hiç değişmemiş gibi görünen bir restorana girdik. Chanyeol, yazlık gömleği, şortu ve kahverengi sandaletleriyle şık görünüyordu. Dışarıda bir masa ve iki sandalye bulup oturduk ve milkshakelerimizi yudumladık. Tatlı, kremalı ve inanılmazdılar. Chanyeol, iç geçirerek, "Ben asla seninki gibi bir şeye sahip olamayacağım," dedi. 

"Nasıl yani?" dedim. 

"Sen... Chaeyoung var ya işte." 

"Sus," dedim. "Tabii ki senin de olacak." 

"Senin için mutlu olmadığımdan değil. Mutluyum, gerçekten Baek, önümüzdeki yaz evleneceksin diye daha heyecanlı olamazdım. Ama işte..." 

"Acı çekerken neşeli olmak zor," dedim. "Bunu anlıyorum, özüre gerek yok." Nayeon üç senelik ilişkilerini mesajla bitireli iki ay oluyordu ve Chanyeol hala kendine gelememişti. Başını salladı. Yolun ötesinde bulunan arazideki kaktüslere baktı. "Her yerde mutlu çiftler görüyorum. Böyle bir şeye ben de sahip olacak mıyım diye merak ediyorum." 

"Olacaksın," dedim. "Söz veriyorum." 

"Ama ya olmazsam ve en sonunda köpek sürüsü ve taş koleksiyonuyla yaşayan tuhaf yaşlı bir amcaya dönüşürsem?" 

Milkshaketen bir yudum alırken bunları duyup gülünce neredeyse boğulacaktım. "Taş koleksiyonu mu?" 

Chanyeol, "Bundan gerçekten korkuyorum, Baek," dedi. Geçici bir gülümsemeden sonra tekrar kaşlarını çattı. Bana yaklaştı. "Chaeyoung'un... o kişi olduğunu nerden anladın? Çünkü ben Nayeon'un öyle olduğunu düşünüyordum ama belli ki yanılmışım." 

"Aslında yıldırım aşkı değildi. Daha çok bir seçimdi." 

"Seçim mi?" 

"Evet," diye devam ettim. "Bu, kulağa pek romantik gelmeyecek biliyorum. Beni yanlış anlama Chaeyoung'u çok seviyorum ve bana uygun olduğunu düşünüyorum ama sanırım söylemek istediğim şey şu, her şeyi göz önüne alırsak bir ömürde insanın kalbini tekleten binlerce insan oluyordur belki. Ama sadece bir hayatımız var ve en sonunda her şey bir seçime indirgeniyor. Hayat yolunda birlikte yürümek istediğin, ortak olacağın birini seçmeye dönüşüyor. Chaeyoung beni seçti, ben de onu seçtim." 

Chanyeol, "Ama sence daha fazlası da yok mu?" dedi. 

"Kader, ruh eşi filan gibi mi?" Başını salladı. Dürüstçe, "Emin değilim," dedim. "Ama uyum diye bir şey var, o kesin." Chanyeol, "Evet," dedi. "Chaeyoung komik biri." 

"Öyle," dedim. "Beni güldürmeyen birisiyle asla birlikte olamazdım." 

"Ben de." Durdu. "Nayeon beni pek güldürmezdi, neredeyse hiç." Gülümseyerek, "İşte böyle," dedim. "Işığı görmeye başladın." Arabaya doğru yürürken bardağını çöpe attı. "Milkshakete bir şey vardı herhalde ondan oldu."

Lost In Paradise \\ sebaekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin