19

13 1 0
                                    

1 Mart 1918 Rio de Janeiro 

Estella ve kardeşi Juanita salı günlerini seviyorlardı. Salı günleri, anne ve babaları öğleden sonra fırından ayrılmaları için onlara izin veriyordu. Estella on yedi, Juanita ise on dört yaşındaydı, bu yüzden özgür oldukları bu kıymetli saatlerde ne yapacaklarını tartıştıklarında hep Estella kazanırdı. Bugün anneleri avuçlarına iki paket jelibon sıkıştırmıştı. Babaları, bazı zamanlar yaptığı gibi, fikrini değiştirmeden anneleri kızlarını öperek onlarla vedalaşmıştı. Annesinin cömertliği ve babasının hiç cömert olmayışı, Estella'nın erkekler konusunda şüpheci davranmasına neden oluyordu. Juanita, ileri yürüyüp mağaza vitrinlerindeki süslü elbiselere bakmayı tercih ederdi. Ama o bunu istemezdi. Bugün limana gidecek, tarçın ve şeker kaplı tatlılarını yiyecek ve gemileri izleyeceklerdi. Estella denizciliğe pek de meraklı değildi. Ama bu limanın ötesindeki dünyaya meraklıydı. İnsanlar nasıldı? Dünya nasıldı? Rio'nun ötesindeki hayatı görebilecek miydi?

"Hadi gidelim," dedi Juanita. Estella yüzündeki şekeri silmesi için onu azarladı, sonra limana yanaşan bir gemi fark etti. Ayağa kalktı. "Bak," dedi. "Bir Amerikan gemisi." İkisi beraber liman çalışanı onları kovalamadan ya da uyarmak için ıslık çalmadan rıhtım boyunca yaklaşabildikleri kadar ilerlediler. Estella güzeldi, erkeksi bir güzelliği vardı. Annesi ona hep saçını şöyle ya da böyle yapmasını söylerdi. Temiz bir elbise giymesini. Daha çok gülümsemesini. Erkeklerin seni fark etmesini istersin, derdi. Evlenme zamanın geliyor. Ama evlilik ya da erkekler Estella'nın ilgisini çekmiyordu. Kelebek yakalamayı, kitap okumayı ve hakkında hiçbir şey bilmediği muazzam dünyayla ilgili hayaller kurmayı tercih ederdi.

"Artık gidebilir miyiz, lütfen?" dedi Juanita bıkmış bir iç çekişle. "Birkaç dakika daha," dedi Estella, ateşli bir konuşmaya dalmış bir grup denizciye bakarken. Biri Amerikalıydı, aksanından ve dile pek hâkim olmayışından bunu anlayabiliyordu. Gözleri öfkeli, duruşu saldırgandı. "Bana kızın elinde olduğunu söylemiştin," diye bağırdı. "Üzgünüm, efendim," diye cevap verdi Brezilyalı bir liman çalışanı. Estelladan çok da büyük değildi, Amerikalı'dan kısaydı ve açıkça görülüyordu ki ondan korkuyordu. Kaşlarını ovdu.  "Elimizden geleni yaptık." 

Amerikalı bir adım yaklaştı ve sinirle yumruğunu havaya kaldırdı. "Juan ya da adın her neyse, bize söz verdin, bu söze dayanarak geminin rotasını değiştirdik. Bunun bedelini ödeyeceksin." Liman çalışanı kaçmak ya da iskelenin altına sinmek istiyormuş gibi görünüyordu. Gözleri kaçışını planlayan, kafesteki bir hayvan gibi etrafını tarıyordu. Sonra Estellayı gördü. "Bekle," dedi. "İşte orada. Çalışanlarım onu bize yeni getirmiş olmalılar." Estella adamın onun hakkında konuştuğunu bir anda fark etti. Amerikalı, Estellaya yaklaştı ve terli elini onun çıplak omzuna koydu. "Bak, bak, bak," dedi. "Demek sözünü tuttun." Estella kıpırdandı, liman çalışanı gergin bir şekilde gülümsedi. "Yolu biliyor, değil mi?" 

"Evet, babası bu yolları çok iyi bilen bir kaptandı. Bu kız denizlerde büyüdü." 

"Neden bahsediyorsunuz bilmiyorum," diye çığlık attı Estella. "Bırakın beni!" 

"Özgür kalmak için her şeyi söyler," dedi liman çalışanı. "Babasına onun için iyi para verdim."

"Neden bahsediyorsunuz bilmiyorum," diye çığlık attı Estella. Küçük kız kardeşine baktı, onun birkaç metre arkasında donmuş gibi duruyordu. "Juanita, kaç! Yardım bul!" Küçük kardeşi söz dinleyerek arkasını döndü ve rıhtım boyunca koştu, bir kere sendeledi, sonra kendini toparlayıp köşeyi dönerek kayboldu. Amerikalı, liman çalışanına bir zarf verdi. "Hepsi içinde." iki adam birkaç kelime daha homurdandı. Sonra Amerikalı, Estellayı kaldırdı ve onu hayatında gördüğü en büyük gemiye taşıdı. "Sessiz ol, benim İspanyol güzelim," dedi ona. "Eğer işbirliği yaparsan yaşamana izin veririm." Estella çığlık atmak için ağzını açtı ama hiç ses çıkmadı. Kalbi büyük bir gürültüyle çarpıyordu, göğsünde davul gibi güm güm atıyordu.

romanda çok fazla Amerikalı var bu yüzden sürekli İngilizce isimler vs oluyor ama tüm bunları da düzenleyemem :(((( Korenin çokça dışına çıkmış, birçok yer gezip görmüş ve yabancı dillere, yerlere alışmış sebaeki düşünüp Amerikalıların düzenlediği bir gezide onların tam içine düşmelerini hoş karşılayın lütfen, pek Korece isimle karşılaşmayacaksınız diğer ficlerin aksine 

Lost In Paradise \\ sebaekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin