1. 'Kuramlar.'

277 23 5
                                    

Başladığınız tarihi ekleyebilirsiniz.


_

Biriyle tanışmak yeni bir yolda yürümeye benziyor, bazen "Ben bu yolda hiç tökezlemem," diye düşünüyorsun çünkü hep yokuş çıktıktan sonra dümdüz bir caddeye adım atmışsın. Kalabalığı bir saniye için benimsiyorsun sonra ayağın takılmasa da kalabalık üzerine geliyor, yolda yürüyebiliyorsun ama insanlarla baş edemiyorsun; insanlar itiyor, yol hiç bitmeyecek sanıyorsun ama yol hep bitiyor, sadece başka bir yola çıkan caddelerden geçiyorsun. Bazen, şanslıysan kaldırımlarda dinlenebiliyorsun. Bazı sokaklarda öyle güzel müzikler çalıyor ki tekrar tekrar oradan geçmek istiyorsun.

İsmim, Jeon Jungkook. Saçımı kızıla boyamayı ve sınıf birincisi olmayı severim.

Elimden kayan ve muhtemelen asla teslim etmeyeceğim makaleyi yerden alıp kollarımın arasındaki defterlerin içine sıkıştırdım. Doğrulup yeniden panoya baktığımda hemen arkamda toplanmış grubun mırıldanmalarını ve seslerindeki alayı net bir şekilde duyabiliyordum ama bu onları asla rahatsız etmiyordu. Gözlerim, asılı final notlarının üzerinde biraz daha dolandı. Kaşlarımı çatarak topuklarımın üzerinde döndüm. Sınıf arkadaşlarımın çoğunlukla aptal olduğunu düşündüğüm günlerden biriydi, bu yüzden kimseyle göz teması kurmadan fakültenin bahçesine çıkmayı tercih ettim.

"Jungkook, buradayız." Evet, hep oradasın zâten, diyen huysuz bir bakış atıp Bogum'un neşeli çağrısını geri çevirdim. Daima, çoğunlukla ders saatlerinde bile, o çardakta oturup hiçbir şey yapmamaya devam ediyorlardı. Derse girmeyen insanların okula neden geldiklerini hiç anlamamıştım ve bu konuya kafa yoracak değildim. Bahçenin daha az insanın sevdiği bankların olduğu köşesine gittim, kediler sürekli burada dolandığı için insanlar uzak kalmayı tercih edip güzel boğaz manzarasını bana bırakıyorlardı neyse ki.

Banka yerleşip sırt çantamın içinden kalın edebiyat kitabımı çıkardığımda Bogum yanıma gelmişti. Elindeki soğuk içeceğinden koca bir yudum alıp yanıma oturdu.

"Yine AA değil de AB aldığın için mi somurtuyorsun?" Sesinde, diğerlerinde de olan aynı alaycılık vardı ama bunu dalga geçmek için değil sadece ona komik geldiği için yaptığını biliyordum. Dersleri geçmesine yetecek notlar alırsa, Bogum için bütün yıl kutlamalık başka bir sebep daha oluyordu.

"Somurtmuyorum," dedim ama sesim istediğim kadar iyi çıkmamıştı. Derin bir nefes verdim. "Sadece cevapları kontrol edeceğim."

"Bazen sana gerçekten inanamıyorum, bütlere kalmadan sınavları geçiyor ve hâlâ kendine biraz eğlenmek için zaman ayırmıyorsun!" Kahverengi gözleri yine kocaman açılmıştı, kızıl saçlarımın üzerine düşen bir poleni üfleyerek uzaklaştırdı.

"Eğleneceğim," dedim kaşlarımı kaldırarak. "Bu akşam, sinemaya hâlâ gidiyoruz."

"Harika! Filmi seçtim bile. Şimdi sınıfın en çalışkanı olmayı bırak ve beni dinle." Kitapları elimden alıp hemen yanına koydu. Üzerindeki tişört, hareketi ile birlikte daha çok açıldı. Onu uyararak kıyafetini çekiştirdim.

"Sınıfın en çalışkanı değilim, AA olan birileri de var." Beni asıl rahatsız eden de buydu. Soruları çoktan üç kez kontrol etmiştim ama cevaplarımda bir yanlış yoktu. Neden tam not alamadığımı bir türlü anlamıyordum.

"Senden daha manyakları da var yani?" Alnına düşmüş saçlarını eliyle geri iterek genişçe gülümsedi.

"Aslında bir kişi." Huzursuz bir nefes daha verdim. "Ve çoğu zaman okula bile gelmiyor."

"E üniversitenin güzel yanı o zâten akıllım, dersi dinlemek zorunda değilsin sadece notları sana verecek iyi kalpli insanlar bulmalısın."

Dudaklarımı birbirine bastırarak ellerimi bacaklarımın altına sıkıştırdım. Daha önce kimseden ders notu almamıştım ama benden isteyen birileri olursa onlara notlarımı veriyordum. Sınavlardan bazen yüksek not alanlar oluyordu ama benim, beklediğimin altında aldığım olmuyordu. Bu sefer neden böyle olmuştu bilmiyorum, sadece nerede yanlış yaptığımı bulmak istiyordum. Ayağa kalktım, kitapları özenle içine yerleştirdikten sonra çantamı omuzuma atıp "Seninle evde görüşürüz," dedim. "Okuldan çıkmadan önce Eun Ji Hoca'yı görmem lâzım."

"Bırak artık peşini." diye sızlandı ama yüzümdeki kocaman gülümsemeyle ona baktığımda "Sen iflah olmazsın!" diyerek yeniden içeceğine yöneldi.

İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümünde üçüncü sınıfın ikinci dönemindeydik ve ben ilk iki yılımda bölüm birincisi olmuştum ama bu, disiplinli çalışmam ve dersler dışında katıldığım kulüp etkinlikleri sayesinde olmuştu. Ders notlarım neredeyse mükemmeldi, üçüncü sınıfa geçip Modern Edebiyat dersini alana kadar. İlk sınavdan hayatımın en düşük notu olan 65'i aldığımda hayatım bir film şeridi gibi gözlerimin önünden geçmişti. Not ortalamamı maksimum çalışmayla 78'e çıkarmıştım ama bu benim için yetersizdi.

Eun Ji Hoca'yı, ikinci sınıfların boşalmakta olan amfisinde buldum. Herkesin sınıftan çıkmasını bekledikten sonra kapıyı nezaketen tıklatarak içeri girdim.

"Müsaitseniz biraz konuşabilir miyiz?" Üzerimdeki gerginlikten kurtulamıyordum.

"Sınavla ilgili mi?"

"Evet." Eun Ji Hoca kırklarının sonunda, alanında uzman biriydi. Ondan ders almak gerçekten insanın ufkunu genişletiyordu ve bana da birçok şey katmıştı ama artık bu tartışmayı başlatmak zorunda olduğumu hissediyordum.

"Neden ikinci olduğunu merak ediyorsun." Yaşına göre çok zayıf ve uzun boyluydu. Bir leydi kadar zarif hareketlerle yerinden kalkıp gözlüğünü kılıfına yerleştirmesini bekledim.

"Hayır, birinci olmak umrumda değil. Sadece," Kaşlarımı çattım. "Cevaplarımın hepsini kontrol ettim ve ne yazdığımı çok iyi hatırlıyorum, yanlış olan ne bunu bilmek istiyorum."

Yeniden sandalyesine oturup yüzümde çok komik bir şey varmış gibi güldü. Yüzümdeki ifadeyi istemsizce merak edip duruşumu dikleştirdim.

"Sorun cevapların değil Jungkook, cevapların mükemmel. Sorun sizden yazmanızı istediğim paragrafta."

"Jane Austen ile ilgili olan."

"Ve ondan önce de Shakespeare."

"Ben hâlâ anlamıyorum," dedim. "Shakespeare üzerine ders alıyoruz ve notlarım kusursuz ama yazdığım paragrafı yeterli bulmuyorsunuz!" Ağırlığımı tek ayağımın üzerine verdim.

"Shakespeare üzerine aldığın ders içeriği kuramlardan oluşuyor, yani teknik. Ben senden teknik bilgi istemiyorum. Evet, ders notların, sınav kâğıdın ve paragrafın mükemmel ama edebiyat mükemmeli sevmez."

"Sınav kâğıdımın mükemmel olduğunu söyleyip notlarımı kırıyorsunuz, bunun doğru olduğunu sanmıyorum."

"Fazla ileri gidiyorsun, Jungkook. Senin verdiğin cevabın bir önemi yok, benim senden istediğim cevabın önemi var ve cezalısın." Dosyalarını alıp yukarıdan bir bakış attı. "Eğer sınav kâğıdına itiraz etmeyeceksen gidip sınavdan en yüksek not alan kimse onu bulmanı ve onunla Jane Austen hakkında ortak bir ödev hazırlamanı istiyorum. Ödev, yıl sonu ortalamanı büyük ölçüde etkileyecek." Yüzünde her şeye rağmen zarif bir gülümseme vardı. Buraya zaten ortalamamı yükseltmek için geldiğimi biliyordu. İtiraz etmek için dudaklarımı aradım ama bana başka söz hakkı bırakmadan çıktı ve ben dudaklarımın arasındaki kilitli kalan "ama" ile orada dakikalarca dikilmeye devam ettim. Jane Austen'den nefret ediyordum, sadece bir saniyeliğine.

Sinirimi, saçımı olabildiğince sıkarak çıkarmayı denedim ama bir işe yaramadı. Başıma çok büyük bir bela aldığımı hissedebiliyordum, okulda birkaç kere gördüğüm aptal birini bulup onunla ödev yapmak mı? Bir gün daha ne kadar kötü ilerleyebilir, gerçekten emin değilim.

_

Fern kaçar.

kızıl, taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin