Beklediğiniz malûm öpüşme sahnesi bu bölümdedir.
İyi okumalar.
_
O gün üzerimi çok kalın giyinmek zorunda kalmıştım. Bej rengi bir kazak, üzerine kot ceket, altıma da siyah pantalon. Ayağımda kazağa uyumlu bir spor ayakkabı vardı. Arabadan inene kadar çok zor dayanmıştım. Jimin'in söylediği gibi bir panikatak veya anksiyeteyle uğraşmak zorunda olup olmadığımı merak ettim. Bu sıralar, hiçbir şey kendi rutininde ilerlemiyordu, bir şekilde ben de her şeyle birlikte dağılıyormuşum gibi hissettim.
Deniyordum.
Kontrol etmeyi deniyordum ama aslında her şey kontrolümde sanarken kontrolden mi çıkıyordum, son zamanlarda hiç bilmiyordum.
Tiyatro kulübüne gidene kadar her şeyin iyi olduğuna dair kendimi ikna etmeyi denedim, mesajlarına cevap vermemek Taehyung'dan kurtulmaya yetmişti. Onunla ilgili, çıkacak büyük bir probleme kendimi sürüklemiş ama yapılacak en onursuz şekilde o problemden kurtulmuştum. Bunun için kendimi suçlamıyordum, bazı şeyler benim için hâlâ mantıklıydı.
Dün gece Bogumların yanına, kulübe girmeden önce, arabayı park ederken ikimiz de durmuş arabanın içinde birkaç dakika sessiz beklemiştik. Komik olduğunu düşündüğü için telefonunu çıkarmış fotoğrafını çekiyordu. Sessizlik arabanın içine yayılmış sonra ikimizi birden çarpmıştı. Sadece ne hissettireceğini öğrenmek istemiştim, sadece istemiştim.
Bana yine Romeo'dan bahsetmeye başladığında sadece çenesini kapatmasını istemiştim belki de. Ona döndüm, onu kendime çektim ve dudaklarımı dudaklarına bastırdım. Bunun özel bir an olması gerekmiyordu, bunun sadece hiçbir şey hissettirmemesi gerekiyordu ama öyle olmamıştı. Kendimi geri çekebilsem de arabada onu geride bıraksam da o gece oradan Yeonjun'la çıkmış olsam da..
Hissetmiştim.
Ve bir an önce o duygudan kurtulmak istemiştim.
Tiyatro salonuna girdiğimde çoktan oraya gelmişti. Benimle karşılaşmamak için mi, bir an önce buradan çıkıp gitmek için mi erken geldiğini merak etmemiştim. İnsanlar hakkında bu kadar düşünmezdim, bu kadar düşünmeme gerek kalmazdı. Rahatsız hissetmiyordum, belki utanmam gerekiyordu ama bunu da hissetmiyordum, belki onu görmek istemem gerekiyordu çünkü hissetmiştim ama istemiyordum. Onu öpmek istemiştim ve öpmüştüm, başka bir açıklamaya ihtiyacım yoktu, ne kendime ne de bir başkasına, ona bile. Eğer istemediyse karşılık vermeyebilirdi ama belime dolanmış kollarını şu an bile hissedebiliyordum.
Görevli eğitmenin yanına gidip selam verdikten sonra, günün geri kalanı benim için tahmin ettiğimden daha hızlı geçmişti. Peruklar, kıyafetler, pelerinler ve pudralar arasında günü öldürmüştüm. Ben işimi bitirdiğimde o çoktan gitmişti ve gün boyunca bazen karşı karşıya gelsek de herkes kendi işine bakmıştı.
Bunun beni hayal kırıklığına uğratmasına izin vermedim.
Grupla buluşmak için sahile gittiğimde orada yoktu.
"Selam, güzellik," dedi Jimin bana bir dondurma uzatırken. Elimle onu geri çevirdim. Canım hiçbir șey istemiyordu.
"Burada ne işiniz var bu sıcakta?"
![](https://img.wattpad.com/cover/280296286-288-k828935.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
kızıl, taekook
Fanfiction"O yüksekten korkuyor ama baş döndürücü olmayı seviyor." _ Yüksekten düşmek. Ayakların yerden kesilmesi. Ya da âşık olmak. Veya birine güvenmek. Bana kalırsa hepsi aynı şeydi. Tae ve Kook'a uyarlanmıştır.