İyi okumalar._
Yatağımın altında duran paketten en büyük boy cipsi aldım ve pencerenin kenarına oturup çok hızlı bir şekilde yemeye koyuldum, üzerine iki paket kek yemiş ve olabildiğince kola içmiştim. Koşarak lavaboya gittim ve zorlukla klozete ulaştım, her şeyi kusmam her zaman olduğu gibi dakikalar almıştı. Sifonu çekerken ciğerlerimdeki baskıyı ve midemdeki asidi hissedebiliyordum.
Odamın kapısı çaldığında yüzümü yıkamış ve iyi göründüğüne emin olduktan sonra içeriye girmesini söylemiştim. Kontrol bendeydi. Kontrol hâlâ bendeydi.
Bogum başını uzattı.
"İyi miyiz?" diye sordu.
"O," dedim rahat bir tavırla. "Bana âşık olacak."
-'O' diye bahsettiğim Taehyung gibi gelebilir ama Taehyung değil, kafanız karışmasın. Zamanı geldiğinde anlayacaksınız kim olduğunu.-
Bir anda kendini bıraktı, gözlerindeki o mücadele sona erdi. Benimle savaştığını görebiliyordum.
"Bu yanını geride bıraktığını sanıyordum."
"Bazı şeyler peşini bırakmaz ve bu, benim elimde olan bir şey değil."
"Yeniden," dedi. "Kendini kandırmaya mı başladın?"
Yatağa oturdum. "Dün gece beni kışkırtmaya çalıştın," dedim. "Belki senin de özlediğin bazı şeyler vardır."
"Sana kızıl saçının hiçbir șeyin sebebi olmadığını söylemiştim. Onu," dedi yüzünü asarak. "Onu öylece öldüremezsin, öylece yaşatamayacağın gibi, sen bile."
"Biri öldü, Bogum. Birileri öldü. Neler olduğunu ikimiz de bilmiyoruz."
"Hayır," diye itiraz ederken sinirli ve yine korkmuş görünüyordu. Gözlerinde o zamanki bakışı gördüğüme emindim, "Sen bilmiyorsun, ben biliyorum."
"Onlar sadece bir tahmin. Bu konuyu kapat yoksa yıllar önce yapmam gereken șeyi yaparım!"
Ayakta durmakta zorlanarak midesi bulanır gibi bir ifade takındı.
"Hiç kimse umurunda değil." Kapıyı çarpıp odadan çıktı. Derin bir nefes verdim ve muhtemelen çok sarhoş olduğunu hatırlattım kendime, yoksa cesaret edemezdi. Her şey hâlâ kontrolüm altundaydı ve öyle olmasını sağlayacaktım.
Bir saat boyunca oturmuş ve kitap okumuştum. Jane Austen ile ilgili daha fazla șey öğrenmeye çalışıyordum ama mezardan kalkıp anlatmadığı sürece fazlasına sahip olamayacağım ortadaydı. Yeonjun, hep birlikte eğlenmek için bir bara gittiklerini söyleyen ve beni de davet ettiği birkaç mesaj yazmıştı. Görmezden geldim ve kendimi biraz daha kitap okumaya adadım.
Son sayfasına gelince kitabı komodine bırakıp yeniden telefonu elime almıştım. Tumblr profilime girdim ve kafamı dağıtmak için bir șeyler yapabileceğimi düşündüm.
"Aşkı insanı gitmeye zorlarsa, neden kalsın ki?"
William Shakespeare, Bir Yaz Gecesi Rüyası
İlk paylaştığım gönderi bu olmuştu, belki de bu uygulamayı ben de sevebilirdim. Çok fazla boş vaktim olmasını sevmiyordum. Bir şeyleri gizlemek, yok saymak, unutmak ve onlardan kurtulmak için boş vaktinizin olmaması gerekiyordu. İnsanın boğazına bir ip dolayan her şey, boş zamanlarınızda aklınıza girer ve sizi büyük bir boşluğa sürüklerdi. Çoğunlukla o boşluktan canlı çıkamazdınız ve ben kendime bunu yapmayı reddediyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
kızıl, taekook
Fanfic"O yüksekten korkuyor ama baş döndürücü olmayı seviyor." _ Yüksekten düşmek. Ayakların yerden kesilmesi. Ya da âşık olmak. Veya birine güvenmek. Bana kalırsa hepsi aynı şeydi. Tae ve Kook'a uyarlanmıştır.