Geç kalınmışlık, özürler.
İyi okumalar.
_
İnsanların hayattan beklentisinin her geçen saniye değişebileceğini biliyordum. Zaten çoğu zaman çoğu şey bununla ilgili değil miydi? Beklentilerimiz ve onlara ulaşma çabamız. Belki de bizi hayatta tutan tek şey buydu. Karşımda bana bakan gözler de şu an beklenti doluydu ve sorunun cevabını bekliyorlardı.
Kahvaltıdan sonra diğerleriyle buluşmak için çimenlere gelmiştik ve bizim yaşımızda olan çoğu insan gibi zaman öldürüyorduk. Olabilecek en saçma şeylerle! Şu an ise Bogum, Yeonjun, Yoongi ve Jimin ile birlikte çember şeklinde oturmuş abuk subuk bir oyun oynuyorduk. Birisi soru soruyor ve diğer herkes tek tek kendi cevaplarını veriyordu. İsteksiz olmama rağmen her zamanki gibi oyunbozan kişi olmak istemediğim için kabul etmiş ama daha ikinci soruda pişman olmuştum.
Soru, en son heyecanlandığımız şeydi.
Bogum'un cevabı, iki gece önce gittiği bir partide onu eve bırakan, daha önce ve daha sonra hiç görmediği bir çocuk olmuştu ve bunun üzerine Jimin, Taehyung'u sormuş, Bogum "O ayrı, o ayrı," demişti. Herkes gülse de ben sadece bakmıştım.
Yeonjun'un cevabı daha kötüydü. "Birini uyurken izlemek," demişti ve herkesin bakışları bana dönse de Jimin rahatsızlığımı fark ederek kendi cevabını vermişti: Yoongi ve Yeonjun'un birkaç gün sonra olan ve Bogum ile ikisinin düzenleyeceği doğum günü partisi.
Yoongi'nin cevabı Jimin'i biraz kızdırsa da sonunda hepimiz gülmüştük. Yakında oynayacakları basketbol maçı.
Ve işte şimdi tüm gözler benim cevabımı bekliyordu. Yanaklarımı şişirdim ve kendime bir yalan aradım çünkü bu sorunun cevabı yoktu. Uzun zamandır bir șeye gerçekten heyecanlandığım söylenemezdi. "Lunapark," dedim sonunda. Bunu neden söylediğimden bile emin değildim ama en azından bir cevaptı. Yeonjun tam ağzını açmış, bir şeyler gevelemeye başlayacaktı ki üzerime vuran gölgeyle arkamı döndüm. Benimle birlikte herkes o tarafa dönmüştü.
"Sakın cevabımdan ona bahsetmeyin!" diye dudaklarının arasından fısıldayarak tembihledi Bogum aceleyle, yanında Taehyung için bir yer açarak. Benim hemen karşıma, Bogum'un açtığı boşluğa oturup neler yaptığımızı sordu. Acaba Bogum'un cevabını bilse ne tepki verirdi?
"Oyun oynuyoruz, yani en son oynuyorduk, son yarım saattir Jungkook'un cevap vermesini bekliyoruz." Yoongi'nin şikâyet dolu cümlesi üzerine ters ters baktım ama haksız sayılmazdı.
"Soru ne?" diye sordu Taehyung. Bugün üzerinde hardal sarısı bir tişort ve siyah pantolonu vardı. Yüzü epey yorgun ya da uykusuz görünüyordu ama incelemek için gözlerimi üzerinde çok fazla dolaştırmadım.
"Seni en son heyecanlandıran şey," dedi Bogum gülerek. "Ve artık sen de oynuyorsun. Hadi bize bir cevap ver."
Taehyung dudak büküp ayaklarını uzattı ve bir ayağını diğerinin üzerine attı. "Atlıkarıncalar.." Sırıtarak kulağındaki halka küpeye dokundu. Birden bakışlarının bana döneceğini hissedip gözlerimi telefona çevirdim. Sanki orada dünyadaki en önemli bilgi varmış ve onun cevabını hiç duymamış gibi davranacaktım.
"Neden atlıkarınca?" diye sordu Bogum. Telefonumun ekranındaki "hiçbir şey"i dikkatle incelerken aslında cevabını merak ettiğimi biliyordum. Aslında cevabını bildiğimi de
biliyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
kızıl, taekook
Fanfiction"O yüksekten korkuyor ama baş döndürücü olmayı seviyor." _ Yüksekten düşmek. Ayakların yerden kesilmesi. Ya da âşık olmak. Veya birine güvenmek. Bana kalırsa hepsi aynı şeydi. Tae ve Kook'a uyarlanmıştır.