İyi okumalar.
_
Günün sonunda, kendinle baş başa kalmaktan kaçamıyordun. Öyle günlerden biriydi. Ne zaman bir gün, gerçek anlamda güzel ya da gerçek anlamda "bir gün" gibi geçse, aklıma onun mavi gözleri gelir, vicdanımla baş başa kalırdım.
Böyle zamanlarda hissettiklerimden ya da vicdanımdan kaçmamayı öğrenmiştim. Herkesin dünyada bir kez birine karşı, insanların aşk dediği o şeyi hissedebileceğine inanıyordum ve kendi hakkımı çoktan kullandığımı biliyordum.
Yine boşluk.
Beraberinde o tamamıyla yetersizlik hissiyle birlikte.
Bir daha hiç mutlu olamayacakmış gibi.
Bir daha.
Hiç.
Olmayacakmış.
Gibi.
Böyle günlerde yaptığım gibi boylu boyunca, sırtüstü yere uzandım. Bilgisayarımdan sözlerini seçemediğim bir müzik çalıyordu. Aklımın radyosunda Uçurtma Avcısı'ndan bir satır:
"Yeniden iyi biri olmak mümkün."
Ama ben biliyordum, bir kere elini kana buladığında bir daha asla meleklerle göz göze gelememeyi, sık sık șeytanın omzunda ağlamayı.
Acının bedenimden kan gibi çekilmesini ve beni, ulaşabileceğim huzura terk etmesini bekledim. Acı beni terk etsin diye hissedebildiğim kadar derine gittim. Görünmez kolları tarafindan sarıldım ve aynı kollar tarafindan öldürüldüm.
Gözlerimi kapadım.
Zeminin soğuğu çıplak bacaklarımı parmak uçlarıma kadar ele geçirdi. Tüm bedenim uyuşmuş gibi titremeye başladım. Gecenin beni zehirlemesine izin verdim o an, ilk defa. İlk defa bir başkasını daha dinledim, büyük bir pişmanlıkla. Yazarlar, diye düşündüm, tüm o satırları yazarken hep böyle acı çektiler.
Ve yazdılar onları.
Bir zehri kusar gibi.
Bense kusmak bile istemedim onu.
Tekrar tekrar yuttum.
Beni öldürmeyeceğini anlamıştım artık. Beni felç etmek istedi.
Avuçlarının içine aldı yüzümü.
"Geçti," dedi. "Bir daha asla ağlayarak uyanmana izin vermeyeceğim."
Elini burnumun üzerine bastırdı.
"Geçti," dedi.
Dudaklarımı nefes alamayacağım şekilde kapattı.
"Bir daha asla uyanmana izin vermeyeceğim."
Gözlerimi açtım. Göz kapaklarıma dokundum. Kuruydu. Acı yoktu. Korku yoktu. Yanaklarımın üzerindeki parmakları aradım.
Tavanı izledim.
Kimse yoktu.
Dirseklerimin üzerinde doğrulmaya çalışırken titrediğimi fark ettim. Buna, geçmişi düşünmeye ve gömülü o anları yeniden anımsamaya, tekrar tekrar yaşamaya iznim yoktu ve o her neyse yok sayıp kendimi ayağa kalkmaya zorladım. Başımı dik tutup kendimi duşun altına bıraktım. Kalp ritmimi yükseltecek derecede soğuk, iki dakikalık duşun ardından daima yaptığım gibi özenle seçmiştim kıyafetlerimi.
Yüzüm hiçbir șeyi ele vermemeliydi.
Göz altı kapatıcısı ve ışıl ışıl bir aydınlatıcı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
kızıl, taekook
Fanfiction"O yüksekten korkuyor ama baş döndürücü olmayı seviyor." _ Yüksekten düşmek. Ayakların yerden kesilmesi. Ya da âşık olmak. Veya birine güvenmek. Bana kalırsa hepsi aynı şeydi. Tae ve Kook'a uyarlanmıştır.