_Nereye gideceğimizi bilmiyordum ama nereye gitmeyeceğimizden emindik artık. Kıyı şeridi boyunca uzaklaştıktan sonra rıhtımda durup, gözlerden uzak bir banka oturdum. Bir saniye için bekleyip o da yanıma oturdu. Bank oldukça geniş olmasına rağmen vücutlarımız birbirine değiyordu ve bu, garip bir sıcaklığı da beraberinde getiriyordu.
"Fantastik filmler seven birine benzemiyordun," dedi birden.
Alt dudağımı dişlerimin arasına kıstırdım, önümdeki sonsuz deniz manzarasına bakıyordum. "Şimdi kim ön yargılıymış?"
O da denize doğru bakıp güldü. Onu görmem için yüzüne bakmama gerek kalmadı. "Orada çok sıkılıyorum. Yanlış anlama ama arkadaşların biraz düz kontaklar."
"Arkadaşım sayılmazlar." Bunu neden söylediğimi bilmiyordum. Bir anda olmuştu. Ellerimi bankı sıkı sıkı tutacak şekilde oturağa yasladım.
"Anlıyorum. Şu ödev yüzünden burada kalmışsın, dolaylı olarak benim yüzümden kaldın. Sanırım bunun bir bedeli olmalıydı?"
Kısık bir kahkaha attım.
"Benimle takılmak bu kadar rahatsız ediciyse neden birbirimizin etrafında dönüp duruyoruz?" Başımı hafifçe ona doğru çevirdim.
Aynı anda o da dönünce biraz fazla yakınlaşmış olduk, gözlerimiz tamamen kesişti. Ay ışığının ve gecenin etkisiyle gözleri, yeniden parlayan o koyu mor harelere teslim olmuştu.
"Öyle değil," diye fisıldadı. Sanırım birbirimize çok yakın durduğumuz içindi fısıltılı konuşması. Sanki biraz yüksek sesle konuşsa birbirimize çarpacaktık. Boşluğun bir önemi yoktu, göz kırpsak aramızda kalan o boșluk dağılarak bizi tamamlayacak gibiydi.
"Senin etrafında olabilmek için onlara katlanmam gerekiyor."
"Neden benim etrafımda olman gerekiyor?"
Kirpikleri uzundu. Nefesi bira, baharat ve limon kokuyordu.
"Merak ediyorum," dedi birden. Kalbim sıkıştı. Cümleyi devam ettirmeden önce bekledi, bu bir soru işaretiydi. Ben istersem devam edecekti. Ona karşı bir hamle yapmak istesem de mantığım, heyecanın peșinden adımlar atan tarafımı bastırdı. Bankın üzerinde, geri çekilerek doğruldum.
"Sırf seni birkaç kez görmezden gelmişim diye bana kin besliyorsun." Eğlenerek yüzümü buruşturdum.
Kabaca kahkaha attı, sonra sakin bir tonla, "Onun gururunu ben de kolaylıkla hoş görebilirdim. Benim gururuma dokunmamış olsaydı," dedi. Gurur ve Önyargı'dan bir alıntı yapmıştı.
Tamamen ona doğru dönüp bankın üzerinde bağdaş kurdum. Ellerimle ayak bileklerimi kavrayıp hafifçe ona doğru eğildim. "Yapmacık bir tevazudan daha aldatıcı bir şey yoktur. Bu, dolaylı yönden böbürlenmenin ta kendisidir." Ben, alıntıya, alıntıyla karşılık verince gülümsedi.
"Bir soru sorabilir miyim?"
Biraz şaşırsam da onu onayladım.
"Neden bu bölümü seçtin? Herkes farklı bir şey söylerken?"
"Babamla konuştuklarımı duymuşsun." Korktuğum başıma gelmişti ama o an için o kadar da rahatsız hissetmemiştim.
"İsteyerek yapmadım," dedi. "Ama belki oradan kalkabilirdim, sonra aklıma beni görmezden geldiğin zamanlar geldi ve o kadar da önemli olmadığına karar verdim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
kızıl, taekook
Fanfiction"O yüksekten korkuyor ama baş döndürücü olmayı seviyor." _ Yüksekten düşmek. Ayakların yerden kesilmesi. Ya da âşık olmak. Veya birine güvenmek. Bana kalırsa hepsi aynı şeydi. Tae ve Kook'a uyarlanmıştır.