Hayatta beklemediğimiz olaylar yaşayabiliz.. Görmek istemediğimiz insanları görürüz, beklemediğimiz insanlardan derin yaralar ve yarayla birlikte bizi etkileyen dersler alırız. Bazen o kadar şaşırırız ki olanlara, hayatın bizden götürdüklerine, çektirdiklerine söylenir dururuz. Sonrasında gücümüzün tükendiğini hissederiz, kendimizi layık olmadığımız halde karanlığa sürükleriz. Evet evet, kimse yapmaz bunu biz itekleriz bile bile kendimizi o uçuruma. Halbuki hayat her götürüşünde yeni getirişleriyle sarar etrafımızı. Farkındalık kazanmamız için illa tecrübe etmemize gerek yok. Çünkü tecrübe sadece yaşanmışlıklardan çıkarılan derslerden ibaret değil, tecrübe çok insan tanıyıp onların gözlerinin içine bakarak yaşadıklarını dinlerken empati yapmak ve bu sayede çıkardığın derslerle kendine anlam katmaktır.
" Sürprizz " Abim bir süre konuşmadan bizi seyretti. Tam tahmin ettiğim gibi olmasa da ağzı yarım açık kafasını bir sağa bir sola sallayarak şaşkınca tepkiler verdi.
" Eee oğlum, içeri almayacak mısın bizi ? " dedi babam sırıtmalı yüz ifadesini eksik etmeden.
" Abii yoksa müsait değil misin ? " Annem gözlerini büyüterek baktı bana yok artık der gibi.
" O nasıl konuşmak abiyle kız, şaşırdım sadece habersiz geldiğinizi görünce, buyurun geçin içeri. "
Oğluna pek düşkün olan annem sıkı sıkı sarıldı sonra sırayla sarıldık.
İçerisi pizza, hamburger kutularıyla doluydu. Erkek bekar evi olduğu nasıl da belliydi. Yemek yapmaya üşenmiş hep hazır takılmış anlaşılan ya da hazırlayacak vakti olmamıştır.
" Oğlum bu ne hal böyle? Sen hep bunları mı yiyorsun ? " Annemle ben etrafı incelerken babam kanepenin üzerindeki abur cuburları masaya sıkıştırarak ayaklarını uzattı.
" Yok annecim merak etme arada dışarda yemekte yiyorum. "
" Yalnız dışarıdan kısmı dikkatimi çekti abicim. Yine bunları kastettin herhalde. " Abim 1.83 boyuyla kolunu başımın arkasından geçirerek sarılır gibi yaptı. Benim boyum abimin omzuna geliyordu.
" Efendim Hayatcım, bir şey mi dedin ? " dedi koluyla boğazımı sıkıştırarak.
" Yo ne diyebilirim ki ben sana komserim" hemen yumuşayıp bıraktı. Abilerin zayıf noktalarını bilmek her zaman bizlerin kurtuluşu olmuştur.
" Hah aferin akıllı kız. " dedi.
" Hayat kızım şuradan kumandayı versene " babamın bu rahatlığı annemi sinirlendiriyordu.
" Adnan dolapta yiyecek bir şey yok git bir marketten peynir zeytin bir şeyler al kahvaltı yapalım, gelir gelmez ne televizyonu ? " Abim annemin ses tonundan ürkerek ortalığa çekidüzen vermeye başladı babam da rahat rahat yerinden kalkıp marketin yolunu tuttu.
" Anne burada yapılacak pek bir şey yok gibi ben sahile gitsem ? Zaten hemen şurası yakın, kahvaltı hazır olunca gelirim. "
" İyi git çok uzaklaşma, gelince de şu okulunu evi işlerimizi konuşalım. "
" Tamam hadi ben kaçtım öpüldünüz. "
Hızlıca çıktım evden. Telefonumu çantamdan çıkartarak kulaklığımı taktım. Kendimi İstanbul sokaklarına bırakmak istiyordum. Keşfimize başlamadan önce güzel bir şarkı açmam gerekiyor. Spotify listemde gezinerek şimdiki moduma en uygun olan şarkıyı seçtim.
* Hayat Şaşırtır- Aydilge * dinleniyor..
" Hiç umudum kalmamışken, bir güneş parlar bazen.. "
Başında da dediğim gibi, " Halbuki hayat her götürüşünde yeni getirişleriyle sarar etrafımızı.. " Bu yenilikler umudumuz olur, heyecanımız, yeniden başlama hevesimiz... Bitti dediğimiz anda şükretmemiz gereken güzellikler serilir önümüze.. Vazgeçmediğimiz sürece umudumuzda, heyecanımızda, yaşama sevincimizde, şükrümüzde tükenmez.
İstanbul... Sana ilk mesajımı arabadayken söylemiştim şimdi denizine karşı tekrar ediyorum. " Her şeyin güzel başlayıp güzel devam ettiği bir şehir olarak kal ben de. Bana kendi rüzgarını ver, eskisinden arındır..
5 yıl sonra,
İstanbul' dan tek bir şey istemiştim her şeyin güzel devam ettiği ve beni eski rüzgarımdan arındırarak kendi rüzgarını vermesini.. Meğersem eksik bir duaymış bu. Rüzgarı canımı yakacaksa gelmesin demeliymişim.. Her şeyin güzel devam ettiği mükemmel bir hayat istemek peki ? Kimin hayatı dört dörtlük ? Hangimizin hayatı mükemmel başlayıp mükemmel devam ediyor ki ? Geçte olsa anladım bazı şeyleri, farkına vardım da diyebiliriz. Meğersem eksiğiyle, doğrusuyla, yanlışıyla sevilmeliymiş bulunulan yer, fazla hayale kapılmadan olduğu gibi kabul edilmeliymiş. O olduğu için sevilmeliymiş,. Aşkta bunun gibi değil mi ? Olduğu gibi sevmek sadece onu o olduğu için sevmek.. Bir karşılık beklemeden, olabildiğince sessiz..
***
" Hıçkıra hıçkıra ağladığım zaman anladım ben paramparça olduğumu.. Her nefes alış verişimde içimde oluşan yumruğun, verdiğimde de boğazımda takılı kaldığında ,hiç kimseyi umursamayan bir tavır takındığım zaman vicdanım sızlamadığında, paramparça olmuş kalbimi toparlamaya çalıştıkça daha çok dağıttığımda anladım.. Bunu hak etmedim diye bağırmak istediğimde bağırışımın yerine hıçkırıklar geçtiğinde, sınıfın ortasında kafamı sıraya koyup ardından gelen hıçkırıkları durduramadığımda, benimle normalde pek konuşmayan insanların iyi misin diye gözlerime acı dolu baktıklarında sanki bu zamana kadar yaptıklarından pişman olmuşlar gibi, en yakın arkadaşımın bana sarılıp gözleri dolduğunda, öfkelendiğim zaman söyleyecek çok sözüm varken sustuğumda anladım.. İçimde yeşeren tohumlar bir bir kayıp giderken sadece seyrettiğimde anladım. Çaba yoktu.. Yorgundum, biraz üzgün,biraz kırgın, fazlasıyla acı dolu..
Ve gün geçtikçe kendimi tanıyamıyordum.. Değişmiştim hemde hiç istemezken.. Artık hayattan bana hayat vermesini beklemiyordum sadece bana hala hayatta olduğumu hatırlatması kafiydi.. "
Bunu hıçkırıklar eşliğinde gözlerimin buğusunda kaybolurken yazmıştım., Bir günde insan değişir mi ? Benim değişmem bir günümü aldı da.. Senin dalga geçer gibi sadece sohbet muhabbetti dediğin gün, ha bir de ne vardı " Ben seninle olan anılarımızı hiçbir zaman unutmadım." Ama ben unutmanı istiyorum Rüzgar . Çünkü unutamadığın her gün anılarımıza ihanet ediyorsun. "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayat'ın Rüzgarı
Teen FictionPişmanlık, geç kalınmış bir yarayı sonradan fark etmektir.. "Dönüp baktığım zaman seni görmeyeceğim Burak. Ben seni sensizliğinle gömdüm. İnan bana bu şarkıyı dinlerken bile hiçbir şey hissetmiyorum. Bu zamana kadar seninle yüzleşmememin sebebi, ya...