1.Bölüm ( Bekle bizi İSTANBUL, biz geliyoruz...)

44 3 0
                                    


        İstanbul ' a taşınacağımızı hiçbir arkadaşıma söylemedim. Çünkü vedalara dayanamazdım. Gerçi çokta önemsemezlerdi beni, onların gözünde ben zengin, mutlu, huzurlu birisiydim. Ne derdim olurdu ne sıkıntılarım. Bu düşünceler kalıplaşmış ve gün geçtikçe boyutlaşan düşüncelerdi. Bu düşünceleri yıkmak ve yeni bir semtte yeniden başlamak iyi gelebilirdi belki bana.

İleride olmak istediğim tek bir meslek vardı kafamda, Psikolog. İnsanları basitleştirilmiş düşüncelerden kurtarmak, onların davranışlarını inceleyerek kişiliklerini analiz etmek, onlara yardımcı olarak geleceğe kendi olabilen insanlar yetiştirmek istiyordum. "Kendin olabilmek" kavramı.. Araştırmalarıma göre en çok kendi olabilen insanlar toplumda dışlanırmış. Çünkü toplum onları bir kopya gibi yaşamadıkları için farklı görürek ayrımcılık yaparmış. Bence insanlar kendileri olabildikleri sürece hayattalar. Kopya gibi yaşayan çok var çünkü. Bize kendi gibi olabilen insanlar lazım. Bu da sosyologlar, psikologlar ve çevremiz sayesinde olacak.

( Ve siz sevgili okurlarım, insanları farklılıklarıyla, kendileriyle sevin, onlara değer verin, onların fikirlerini dinleyin,kalıplaşmış düşüncelerden kurtulun. Emin olun bu sayede etrafımızdaki yalnız insanları topluma karıştırmış ve sevilip sayıldıklarını bilmek onlara da iyi gelmiş olacaktır..)

" Hayat kızım oradan siyah poşete bakar mısın, içinde sandviç olacaktı. "

" Siyah poşet, siyah poşet neredeymiş bu siyah poşet. Hah buldum. " Streçe sarılmış 3 sandviçten birini alarak açmaya başladım. Poşeti anneme uzatarak,

" Al Leyla sultan, ister misin sen de baba? " Babamın gözleri yarı açık yarı kapalıydı, muhtemelen yorulmuştu , eğlenceli başlayan yolculuğumuz kısa bir aradan sonra uyuklamalı bir yolculağa dönüşecek gibiydi, saatte epey geç olmuştu.

" Yok saol kızım ben benzinlikteki markete gidiyorum. "

" Ben de geleyim senle " diyerek atladı hemen annem

" Ee gel madem, ama çok şey almak yok, bitanem bir şey ister misin sen de? " Annem babamın taklidini yaptı, babam da gülümseyerek bana bakıyordu.

" Yok baba siz iki genç gidin yapın alışverişinizi. Ha, eğer diyorsan ki kızıma illa bir şey alacağım o zaman bi karamını bekleriz. "

" İyi alırım, hadi gidelim Leylam. Yoksa bu kızın dilinden kurtulamayacağız. "

" Tamam gidelim."

Annem gülümseyerek arabanın aynasından göz kırptı. Yanlarına birkaç poşet alıp arabadan indiler. Ben de şarkının sesini fulleyerek söylemeye başladım. En sevdiğim şey, şarkı söylemekti ve bazen de sözlerini dinleyerek hissetmek..

Radyoyu karıştırırken abimin bir aralar taktığı ergenlik dönemindeyken çok kez dinleyip dertlendiği şarkıya denk geldim.

" Bir tek dileğim var mutlu ol yeter." Ah bee acaba abim bizi görünce nasıl bir tepki verecek, şu an gözümde canlandı biraz..

Uykulu melül melül bakan gözler bir eli saçında diğer eliyle kapıyı açmış bekliyo sonra "ha?" diye bir ses sonrasında aydınlanma yaşayarak "siz ne alaka" da diyebilir. Düşüncelerle sarılmış minik hayallerim telefonun çalmasıyla birlikte uçup gitti. Kim arayabilir ki bu saatte? Arayan kişinin saatten haberi yok anlaşılan. Çantamdan telefonumu çıkartarak ekranda yazan isme adeta kitlenmişçesine bakakaldım. Burak.

Hayat'ın RüzgarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin