~ Bölüm 4 ~

834 648 150
                                    

Merhaba!!

İyi okumalar dilerim ballı çöreklerim 🫶🏻❤️‍🔥


~ Yabancı ~

"Oysaki hiç sevilmemişim. Her şey yalanmış."

Sürekli susmadan çalıp duran, uyanmam için çalmaya devam eden sinir bozucu alarm ve bende hâlâ inatla kalkmamak için direniyordum. Alarmın sesine ne kadar çok gıcık olsam da her gün kurmak zorundaydım. Çünkü sabahları uyanmadığım yetmezmiş gibi okula daha çok geç kalırdım. O yüzden canım alarmımı mecbur kurmam gerekiyordu. Alarmın sesinin geldiği tarafa doğru kolumu uzattım ve telefonun herhangi bir yerine dokunup alarmı kapattım. Beş dakika daha uyumak için yatağıma geri yattım. Tam gözlerimi kapattığım sırada annemin aşağıdan seslendiğini duydum. "Pardon sesleniyor demişim yanlış oldu. Evin her yerinden duyulacak kadar yüksek bir sesle bağırıyordu. Hayır yani çok şükür sağır da değilim seslendiği zaman da duyabiliyorum." annem beni duymuyor olsa bile ona söyleniyordum.

Yatağımın yan tarafından tutunup kalkmaya çalıştım. Yatağın içinde oturur pozisyonu aldım. Annemin yanına gitmek için ayaklarımı yataktan aşağı indirdiğimde sargılı olmayan ayağım buz gibi yere bir anda değince zemindeki soğukluk vücudumu ele geçirmek istercesine tüm vücuduma yayıldı. Yere alışmak için olduğum yerde birkaç saniye bekledim. Sonra Yatağımdan destek alarak yerimden doğruldum. Hemen yatağımın yanında duran küçük komodine elimi uzatıp destek aldım. Ardından ise duvara tutunup annemin yanına yavaş adımlarla gitmeye çalıştım. Ayağımın üzerine birazcık olsa da artık basabiliyordum. Dünkü kadar çok fazla ağrım yoktu ama bu geçmiş olduğu anlamına da gelmiyordu. Umarım bugün hastaneye gidince doktor ayağımdaki sargıyı çıkarır ve bende artık eski rahat halime kavuşurdum.

Mutfağa girdiğim zaman direkt annemi bir şeylerle uğraşırken gördüm. Kapıdan tutunup içeriye yavaş adımlarla girdim. Annem, benim geldiğimi görünce hemen elindeki işi bırakıp bana sinirle bakmaya başladı.

"Bana niye demiyorsun kızım? Hemen yanına gelirdim. Şu haline bak nasıl geldin sen buraya kadar?" Ses tonundan belliydi bana kızgın olduğu hemen yanıma geldi ve kolumdan tuttu ve beni sandalyeye oturttu ve işine geri döndü.

"Anne ne gereği var? Geldim işte. Hem odamdan nasıl sesimi duyacaksın ki? Benim sesim senin sesin gibi evin her yerinden duyulacak kadar maalesef ki çıkmıyor anneciğim!" derken birden dikkatimi masa çekti. Çünkü öyle bir doluydu ki sanki altın günü varmış da annem ona hazırlık yapmış gibiydi. Masada bir tek kuş sütü eksikti. Ben bile bu zamana kadar çok nadir bu tarz kahvaltı masası gördüm. Ama şöyle bir şey var ki annem hiçbir zaman altın günü yapmadı. Kesin Mirza gelecek diye bu kadar hazırlık yaptı. Vay be! Pabucum dama atıldı demek pekâlâ öyle olsun annem...

"Neyse tamam. Mirza oğlum ne zaman geliyor? Gelmeden sakın ama sakın yeme çünkü çocuğa çok ayıp olur." Tam ağzıma kızarttığı patatesin birini atacakken yakalandım. "Bilmiyorum gelir birazdan anne hem o gelene kadar ben açıklıktan mı öleceğim?"

"Sana bir şey olmaz azıcık daha sabret. Ben o kadar hazırladım ne yani yemekler bozulsun mu?" dedi.

"Ooo tamam o zaman bende açlıktan ölürüm. Sende Mirza'yı evlatlık alırsın, artık ona çocuğum dersin." konuşurken kapının zili çaldı. Annem gülerek kapıya doğru gitti. "Vay be! Mirza'yı görünce benden çok annem mutlu oluyor. Bir dakika ben niye Mirza'yı görünce mutlu olacağım ki?" Of valla bıktım Mirza ile konuları aklıma getirmekten. "Kendine gel Ayza!"

Bulutların Ardına BakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin