Eve geldim geleli Doruk'un dediklerini düşünüyordum. Beni, en fazla ne kadar tanıyabilirdi? Bunca zaman neden ortalıkta yoktu? Beni sevdiğini niye anlamamıştım? Kafamda cevaplanmayı bekleyen onlarca soru vardı. Ya bir oyunsa? Erkeklere güvenim yoktu. Erkeklerin sevebileceğine inanmıyordum. Babasız büyümüştüm. Sonra bir anda babam ortaya çıkmıştı ve en büyük hayal kırıklığını yaşatmıştı bana. Beklediğim gibi bir baba değildi. Hiç baba-kız ilişkimiz olmamıştı. Babam benim ilk aşkım değildi. Hiç de olmayacaktı. İnsan babasından bile nefret ederse, diğer erkekleri nasıl sevebilirdi ki? Babam sevmemişti beni. Elin oğlu mu sevecekti? İnanmıyordum. Ama Doruk... Farklıydı. Gülüşü başkaydı bi kere. Gamzeleri ben burdayım diye bağırıyordu. Bakışları iyi hissettiriyordu. Kokusu yağmur gibiydi. Tüm kirliliklerden arındırıyordu beni. Aşık değildim. Onu sevmiyordum ama değerliydi benim için. Yanında iyi hissediyordum. Güven veriyordu. Tanımıyordum onu. Çok kısa bir zaman olmuştu hayatıma gireli. Şimdi bana aşık olduğunu söylüyordu. Doğru muydu? SEVİLMEYİ HAK EDİYOR MUYDUM?
Tüm bunları düşünürken Gizem'in bağırışıyla onlara döndüm.
"Hoop kızım, bi soru sorduk daldın gittin yaa!."
"Dalmışım işte öyle. Soru neydi?"
Kuzey atladı
"Doruk mudur nedir. Ne konuştunuz bugün?"
"Hiiç havadan sudan işte ya. Ne konuşalım?"
Ege her zamanki gibi alayla
"Kızım bana bak. Abayı mı yaktın acaba sen bu çocuğa?"
"Öff saçmalamayın yaa. Arkdaşız sadece. O kadar."
Kıvanç gözünü bana dikmiiş bakıyordu. Oldukça soğuk bir sesle
"O çocuğu gözüm tutmadı" dedi.
"All bendende o kadar" dedi Kuzey birinin knu söylemesini bekliyormuş gibi.
"Çok sıkıldım ben yaa kalkın sinemaya gidelim" dedi Gizem. Ona ne alaka sırası mıydı diye bakarken Ege de
"Bende dedi."
Gitmeye hazırlanılarken
"Ben çok yorgunum. Uyuycam. bugün katılamıycam size ya kusura bakmayın. Size iyi geceler'' dedim ve cevap vermeleni beklemeden odama gittim. Yağmur yağıyordu. Çok şiddetli hemde. Kapı sesini duyduğumda çıktıklarını anlamıştım. Dışarıyı izlerken aniden şimşek çaktı ve elektrikler gitti. Tamam da, ben karanlıktan çok korkardım. Öyle sıradan bir fobi değildi. Cidden aşırı korkuyordum. Hemen ağlayarak telefonumu aramaya başladım ve kısa sürede buldum. Ekranın ışığı içeriyi biraz da olsa aydınlatıyordu. Bir köşeye oturup dizlerimi kendimi çektim. Gözlerimi sımsıkı yumdum ve ağlamaya başladım. Bir süre sonra tık tık tık diye bir ses duydum. Cama vuruluyordu sanırım. Yada ben paranoyaklaşmışta olabirim. Yavaşça ayağa kalktım ve korkarak adım atmaya başladım. Hala ağlıyordum. Telefonu balkon camına doğru tuttuğumda bir insan yüzü gördüm. Çığlık atgım ve bir adım geriledim. Tekrar cama baktığımda Doruk balkon camındaydı. Sırılsıklamdı. Ne yaptığımı düşünmeden kapıyı açtım ve
"Ne işim var burda?" diye ciyakladım. "Kapıyı niye çalmadın seni aptal!" diye ekledim.
"denem ama elektrikler gitmiş. Kapıyı yumrukladım duymadın. Bende balkonu denedim. Hem sen neden ağlıyorsun?"
"Sonra anltırım. Önce seni kurulayalım. Gömleğini çıkar. Ve salona inip bizimkilerden birinin kıyafeti burada mı bak. Onları giy. Gel. Seni bekliycem burda ama acele et."
Biz böyleydik işte. Bir aile gibi. Onlar bizde kalırdı bazen. Hepsinin ailesi yanındaydı. Aileleriyle kalırlardı ama arada bizdede kalıyorlardı. Tabi kıyafetlerinide bırakıyorlardı. Köşeye çekilmiştim ama ayaktaydım. Çok az seçebiyordum çevremi. Zifiri karanlık değildi. Az da olsa görinüyordu. çok az.
...
"Demek, karanlık fobin var ha?"
"Evet" diye yanıtladım. Salonda oturuyorduk. Mum bulmayı akıl edebilmiştim. Daha doğrusu Doruk sormuştu ve bende var demiştim. Uzun uğraşlar sonucu bulup yakmıştık. Karşı karşıya oturuyorduk. Yüzünü rahatça görebiyordum onun üzerinde de benim üzerimdede battaniye vardı. Battaniyeleri seviyordum.
"Neden var peki?" dedi hala ciddi durarak.
"Bilmiyorum. Çocukluktan beri, hep var" dedim bende aynı şekilde ciddi durarak.
"Bence sen karanlıktan değil, karanlığın içinde ne var onu bilmediğin için korkuyorsun. Karanlık iyidir. Bazen korkutur, ama daima seni güçlendirir."
"Aslında, evet öyle." dedim. Telefonum titreşti. Gizem'den mesaj gelmişti.
BU GECE EGE'GİLDE KALIYORUM. HABERİN OLSUN. İYİ GECELER SEÇOSE BEBEYİM."
Cevap vermeden telefonu elimden bıraktım. Ege iyi bir çocuktu, Gizem iyi ama kötü görünmeye çalıçan bi kızdı. Duygusuzdu. Bence duygukarı vardı ama belli etmiyordu. İkisini çok yakıştırıyordum. Birbirleri için yaratılmışlardı sanki. Aralarındaki aşk değildi. Aşk yoktu. Onlar beraber bir bütündü. Hepsi bu.
"Film izleyelimmi ?" dedi Doruk.
"Oluur" dedim. Televizyonun altındaki çekmeceden bir CD çıkardım ve taktım. Film başlamıştı ve Doruk yanıma geçmişti. Bir ten temasımız yoktu ama yakındık. 3-4 cm vardı aramızda. Filmin sonlarına doğru uykum gelmişti. Son hatırladığım güçlü kolların beni odama götürmesi, yatağıma yatırması ve "İyi Geceler Prenses." demesiydi.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dipsiz Kuyu
Teen FictionSıradan hayatı olan bir genç kızın birdenbire değişmesi ve yeniçocuk.