Elindeki bardaktan bir yudum alırken koltukta uzanan kızın yüzünü inceledi, saçlarını, dudaklarını.. ne de olsa bir daha göremeyeceği zaman çok yaklaşmıştı."Hadi başla artık Seokjin."
"Peki." İç çekip elindeki bardağı sehpaya bıraktı çıkan tok ses kafasının içinde dönüp duran düşüncelerini bıçak gibi bölmüştü. Şakaklarını ovup kelimeleri toparlamaya çalıştı. "Sen ve ben nişanlıydık Jisoo." Demişti en sonunda.
"Nasıl?" Taehyung bir zamanlar ona 'ben senin kocanım' demişti. Şimdi ise Seokjin nişanlısı olduğunu söylüyordu. Tüm bu olanlardan sonra elbette Taehyung'a inanmayı düşünmüyordu.
"Üniversitede tanışmıştık. Birbirimizi çok sevmiştik. İkimizde Genetik Mühendisliği okuyorduk, Gangnam'da. " Seokjin'in kafasında canlanan hatırlararla gözleri kararmıştı, uzanıp sehpadaya bıraktığı bardağı geri aldı. "Mezun olduktan sonra ailelerimiz tanıştı ve nişanlandık. " Koltuğunda geriye yaslanıp derince iç çekti. "İkimizde mesleğimizde çok başarılıydık Jisoo, özellikle de sen. İlk mezun olduğumuzda stajyerlik yaptığımız yerde çalışmıştık. Daha sonra orada bir insan-genom projesinde bulunduk. Proje bilim dergilerinde yayınlandı ve birkaç ödül aldı. Çalıştığımız yerden çok daha iyi şirketlerden iş teklifleri yağmaya başladı. Bunların biriside Taehyung'un şirketiydi."
Bardağı tutan eli yavaşça alnına yaslandı. "Oraya asla gitmemeliydik. Asla gitmemeliydik..."
Seokjin kendi kendine sayıklarken Jisoo meraklanmıştı. "Sonra ne oldu?"
"Sen ceosu daha genç olduğu için daha rahat edeceğimizi düşündüğünden Kim Taehyung'un şirketine gitmeyi önerdin. Önemli işlerde bulunmuş zengin ve saygın bir adamdı piç. Sen de onu takip ediyordun ve onun 'samimi ve bizim çalışma şartlarımıza saygı gösterecek' birisi olduğunu ve hemen hemen akran olduğumuz içinde daha iyi anlaşacağımızı düşünüyordun. Yaşlı ceo ve başkanlar genelde canımızı sıkardı bizim.. ayrıca bize gelen teklifler arasında en yüksek maaşı vaad eden de Taehyung'tu. Sonuç olarak, lanet olsun ki onun şirketini seçtik."
Biraz nefes alıp düşüncelerini toparladı. Bunları anlatmak iğrenç hissettiriyordu.
"Ardından orada işe başladık. İlk başlarda sorun yoktu, Taehyung bize iyi davranıyordu. Fakat bir noktadan sonra sana fazla iyi davranmaya başladı. Davranışları zamanla flörte dönüştü, bundan rahatsız oldun, olduk. Bir süre ne yapacağımızı düşündük çünkü 5 yıllık sözleşme imzalamıştık. En sonunda tartışma oldu büyüdü ve kavgaya dönüştü. İştende çıkamıyorduk ki, çıkarsak tazminat ödemek zorunda kalırdık sözleşme yüzünden. Piç kurusu bizi iştende atmıyordu. Bir süre böyle devam etti. Taehyung ondan kaçamayacağımızı bildiğinden davranışları daha obsesif ve açık hâle gelmeye başladı. Dayanmaya çalıştık. Ardındam bir anda davranışları normalleşmeye başladı ve seni rahat bıraktı, şaşırmıştık. Daha sonra bir gün bize geldi ve gece mesaisine kalmamız gerektiğini söyledi sakin bir şekilde. Bizde bunun iğrenç planlarından habersiz olduğumuzdan kabul ettik zaten düğün için para biriktirmeye çalışıyorduk, ekstra iş iyi olur diye düşündük. Mesaiye kaldıktan yarım saat kadar sonra bizden başka kimsenin mesaiye kalmadığını fark ettik. Bu garip ve korkutucuydu. Zaten her şey ondan sonra oldu. Taehyung bir anda ortaya çıktı ve bize saldırdı."
Seokjin'in bakışları irileşmiş ve bardağı tutan elinin boğumları beyazlaşmıştı. "Kafama sert bir şeyle vurdu, yere düştüm ama bayılmadım. Daha sonra senin üzerine yürümeye başladı, engel olmak için ayağa kalktım o esnada elindeki bıçakla yüzümü çizdi. Yine de vazgeçmedim, bir arbededen sonra seninde yardımınla kendimizi ondan kurtardık. Çalıştığımız iş yeri şehir dışında, sanayi sitesinin yakınlarındaydı. Polisi aramak için telefonlarımızı aradık ama üstümüzde yoktu, nasıl yaptıysa bir ara almış. Park alanındaki arabamızında tekerlekleri patlamış ve direksiyonu parçalanmıştı. İş yerinde ki telefonları kullanmak için tekrar içeri giriyorduk ki Taehyung'un elinde silahla geldiğini gördük, o esnada gök gürledi ve yağmur bastırmaya başladı. İş yerinin yakınlarında raylarında ki arızalar yüzünden kullanıma kapatılmış bir tren istasyonu vardı. Çaresizce oraya koştuk, açık alanda kalsak bizi vurabilirdi belki orada saklanacak bir yer bulurduk."
Biraz soluklandıktan sonra devam etti. "İstasyona girdik. Kaçıyorduk ki arkamızdan bir silah sesi duyuldu, sonra omzumda bir acı. Ben sendelerken senin önüme geçmenle ikinci silah sesinin duyulması eş zamanlı oldu. Beni öldürmeye çalışıyorken seni tam kalbinden vurdu. Bende o esnada dengemi kaybedip kapağı açık bırakılmış rögar boşluğuna düştüm. " Derince iç çekti Seokjin, canı yanıyordu. Jisoo'da ağlamaya başlamıştı.
"Seni o halde görünce çıldırmaya başladı manyak. Daha sonra benide boşluğun sonunda kan içinde yatar hâlde görünce öldüğümü düşündü. Gitmesini bekledim, o an görmedim ama klonunu yapabilmek için senden örnekler almış. O gidince sendeleye sendeleye çıktım rögardan. Ardından o polisleri çağırıp sahte tanık ve kurmaca sanıklarla olayı örtbas etti. Bende intikam almak için doğru zamanı bekledim. Kısacası biz çok acı çektik Jisoo."
Gerçekleri tümüyle duymanın ağırlığı göğsünde büyürken hıçkırdı Jisoo. Ne o ne de Seokjin hak etmemişti bunu.
O esnada apartman boşluğundan tüyler ürperten bir bağırış duyuldu. Birisi Seokjin'in adını hiddetle seslenmişti, şüphesiz bu Taehyung'un sesiydi.
Normalde flashbacklerle olayları birkaç bölümde daha ayrıntılı anlatacaktım fakat kurguyu bir an önce bitirmek istediğimden tek bölümde toparladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
clon ☸ vsoo ✓
Fanfic❝platonik olduğu kızı öldüren kim taehyung, onun dnasından kendine bir klon yapar. ❞ ☼vsoo [050620-130921]