39/2

722 53 30
                                    

Bir önceki bölüme gelen yorumlar için teşekkür ederim öncelikle benim için önemli bir bölümdü. 

Ve bahsetmek istediğim bazı şeyler de var biraz ileri görüşlülük yaparak gelebilecek yorumlar için kısa bir bilgilendirme yapmak istiyorum.

"Bogum her ficte kötü karakter , Black'in Bogum olması çok barizdi."

Bu gibi yorumun geleceğine emin olarak söylüyorum. Yazmak benim elimde. Tabi ki Black karakterini en başından daha farklı bir kişi yapabilirdim. Fakat önemli olan kötü karakterin kim olduğu değil duygularıydı. Bazen yapmak istemeyip de yapmak zorunda olduğumuz şeyler oluyor ve bu ficte Bogum bunun göstericisiydi. Bogum Taehyung'a çok değer veriyor onu ailesi gibi seviyor fakat bir yandan da ölmüş annesini korumak zorundaydı.  Ve "kesin Bogum." konusuna gelirsek de eminim herkesin farklı düşüncesi vardır. Hikayede şüpheli çok vardı ve ben Bogum'un bariz ortada olduğunu düşünmüyorum. Çok fazla tahmin içeren bir hikaye okudunuz, okuyorsunuz. Benim en yakın arkadaşım başından beri Dahyun karakterini düşünüyordu mesela. Her neyse bunu anlatmak istemiştim. Severek okuduysanız, okuyorsanız çok teşekkür ederim, minnettarım. 

Oy verip yorum yapmayı unutmayın.

Medyayı bölümle değil bölümden sonra dinleyin lütfen.

Ve o zaman...

Keyifli Okumalar<3

...

-Yazardan 

Gündüz gece ile beraber doğamaz ya da gece gündüz ile beraber kararamazdı. Asla beraber kalamazlardı. Su ve ateş. Ya biri sönecek ya biri yanacaktı.

Birbirine en uyumlu olanlar ayrılmak zorunda kalanlardı.

Kim Taehyung, Jeon Jungkook. 

İsimleri bile birbirine ahenk içinde sarılan iki genç.

Onların hikayesi anne karnında başladı. Yaşayacağı tüm bu saliseler, saniyeler, dakikalar, saatler... En başından onlara aitti. Onlar istese de istemese de yaşanması gerekenler bunlardı. Sonucu iyi olsa da, olmasa da...

Jungkook başına iki eliyle aynı anda bastırırken "Hayır! Olamaz!" diye bağırıyor bir yandan da tutamadığı göz yaşlarını akıtıyordu. Berbat hissediyordu. Geçmişini silmek, yaşadıklarını silmek, gördüklerini, duyduklarını her şeyi silmek istiyordu o an.

"Böyle olmamalıydı." diyerek sayıklıyor etrafında gördüğü her şeye vuruyor, kırıyor, döküyordu.

Mark da oturduğu koltukta donmuş kalmıştı. Kimseye söylemeyemediği, omuzlarına yük olan gerçekten kurtulmuştu. Fakat asla rahat hissetmiyordu. Sevdiği adamın ondan uzaklara gideceğini öğrenmişti saatler önce.

Bogum, Mark için hep uzakta olmuştu. Bir keresinde Mark onu Yongsun ile beraber görmüştü. Elindeki renkli çiçekleri sırtının arkasına saklayan oğlan birden kızın önüne çıkarmış ve kocaman gülümsemişti. Kız şen şakrak kahkaha atarken kollarını oğlanın boynuna dolamıştı. Bogum kızı kuş gibi kaldırarak etrafında döndürürken ikisi de çok mutlu gözüküyordu. Bogum en sonunda Yongsun'u yere bıraktığında kızın önüne düşen sarı saçını kulağının arkasına yatırmış ve kızı kendine çekerek dudaklarına hapsolmuştu.

Mark o gün belki de o an Bogum'a olan hissine bir ad verebilmişti. O güzel kızı kıskanmasının, onları gördüğünde gözlerini kaçırmasının, Bogum'a bakarken ellerinin hayır hayır hatta kalbinin titremesinin sebebini, hissini anlamıştı.

Explosion  //Taekook// ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin