Arkadaşlar ben artık sınır koymuyorum çünkü hiç benlik değilmiş... ne sınırın dolmasını bekleyebiliyorum ne de sınır dolunca böyle anında bölüm atabiliyorum falan. Kafama göre takılıcam o yüzden öyle işte. Ama siz yine de vote ve yorumlarınızı eksik etmeyin😙
🌑
So love me.
Like we don't have tomorrow.
Like there's no time at all, love.
(Zayn-Tonight)Gözlerimi araladığım anda görüş açıma giren ve muhtemelen cennette kutsanmış yüzü önce hayal sansam da dün geceyi hatırlayınca gülümsemiştim.
Derin bir uykuda gibiydi ve saçlarından yükselen şampuan kokusu yatmadan önce duş aldığını gösteriyordu. Üzerinde hâlâ bir şey yoktu fakat altına bir pijama geçirmişti.
Çıplaklığımı umursamadan bir kaç dakika onu izledim ardından kulaklarım ismimi işitti. "Chaeyoung." Yabancı ama bir o kadar da tanıdık bir kadın sesiydi. Kaşlarım çatılırken gözlerimi Jimin'den çekip boş odada gezdirdim. "Chaeyoung." Ve bir kez daha işittim adımı.
Zorla yutkunup yataktan doğrulduğumda kenarda Jimin'in muhtemelen benim için bıraktığı kıyafetleri gördüm. Normalde beni heyecanlandıracak bir olaydı fakat şu an daha önemli bir konu vardı. Yataktan kalkıp altıma iç çamaşırımı giydim. Adımı bir kez daha işittiğimde o kıyafetleri giyecek kadar sabırlı değildim. Bu yüzden dün gece yere attığımız Jimin'in kazağını alıp geçirdim başımdan. Uzun bacaklarımı çok kapatmasa da kalçalarımı örtüyordu.
Zorla yutkunduğumda kısa bir süre arkamda ki yatağa baktım. Jimin uyumaya devam ediyor. "Chae buraya gel." Ah siktir! Bu ses kime aitti? Dikilmeyi bırakıp sesi işittiğim yere doğru ilerlemeye başladım. Ayaklarım geriye doğru kaçmak istiyordu fakat beynim de ne olduğunu bilmek istiyordu.
Bir kapıyı araladığımda gözüme ilk çarpan şey yerde ki sıvıydı. Yerime çivilendim. Gözlerim şok ve korku ile açıldı. Kalbim şiddetle çarpmaya başladı. Yerde ki kırmızı sıvı da nereden çıkmıştı?
"Ona zarar vereceksin." Kulaklarıma ulaşan cümle ile irkildim ve başımı yerden kaldırıp tam karşıma baktım. "Anne." Titreyen sesim ile söylediğim kelimeyi yılların üzerine ilk kez kullanıyordum. Annemin burada ne işi vardı?
"Onun canını yakacasın Chaeyoung. Onu kıracaksın kızım." Başımı hızlıca iki yana salladığımda gözlerimden firar eden yaşları hissetmiştim. "Hayır. B-ben yapmam. Ona değer veriyorum." Kendimi savunmaya geçmiştim bile. Annem kısık bir sesle güldü ve bana doğru bir adım attı sendeleyerek geriye kaçtığımda ise bundan vaz geçmişti.
"Onu öldüreceksin kızım. Çünkü sen annenin kızısın."
"Hayır." Fısıldadım, beni duymadığını düşündüm ve bu defa bağırdı. "Hayır! Duydun mu beni?! Ben annesinin kızı falan değilim! Ben sadece benim!" Bağırışlarım onu daha da gülümsetmişti. "Sen benim kopyamsın Chaeyoung." Yerde ki kan bir anda çoğalmaya ve benim olduğum yere doğru akmaya başladığında ağlayışlarım şiddetlenmişti. "Değilim! Onu öldürmeyeceğim! Ona zarar vermeyeceğim!"
"Vereceksin." Fısıldamasının ardından ayaklarımda hissettiğim soğukluk ile bir çığlık atmış ve geriye kaçmıştım. "Baba! Hayır, lütfen. Yapma lütfen." Geriye doğru kaçıp duvara toslarken yalvarışlarım evi doldurmuştu. Ayağımda ki kanlar ağlamamı şiddetlenirken yine ilahi bir ses doldurdu kulaklarımı.
"Chaeyoung. Ne oluyor? İyi misin?" Yanıma çöken Jimin'in gözlerinde oldukça net anlaşılan bir şaşkınlık vardı. "Ayaklarım Jimin. Ayaklarım kan oldu. Onun kanı oldu. Annem-"