Love me like tomorrow's.
Never gonna come.
(Zayn-Tonight)Adını verdiğim hastaneye geldiğimizde birlikte inmiş ve danışmaya ilerlemiştik. "Merhaba. Ben annem ile görüşecektim. Burada tedavi görüyor da." Kadın gülümsedi ve elleri önünde ki bilgisayarın klavyesine giderken konuştu. "Tabi ki. Annenizin adını öğrenebilir miyim?"
"Park Minseo." Başını sallayıp bilgisayardan bir şeylere baktı ve yeniden bana döndü. "Kimliğiniz lütfen." Başımı sallayarak çantamdan kimliğimi çıkarttım ve ona uzattım. Yine bir kaç şey yaptıktan sonra kimliği bana geri uzatmıştı. "53 numaralı oda." Bir kez daha başımı sallayarak onu onayladığımda yanımda ki Jimin'e döndü bakışları. "Siz?"
"O erkek arkadaşım." Ben cevapladığımda kadın dudaklarını birbirine bastırmış ve ardından konuşmuştu. "Yalnızca 1. dereceden yakınlar görüşebilir. Üzgünüm."
"Ah sorun değil. Teşekkürler." Kadının yanında uzaklaştığımızda Jimin elimi tutmuş ve ona bakmamı sağlamıştı. "Bilmediğim şeyler var evet ama bu konu da seni bir şeylerin rahatsız ettiği bariz belli. Kendini kaybetmemeye çalış tamam mı? Seni burada bekliyorum."
Dedikleri ile gülümsemiş ve başımı sallamıştım. O da bana bir gülümseme sunduktan sonra dudaklarıma kısa bir öpücük bıraktı ve ellerimizi ayırdı. Arkamı dönüp asansöre ilerledim ve kaçıncı katta olduğunu Jisoo sayesinde bildiğim odaya gitmek için 3. katı tuşladım.
Asansör durduğunda inmiş ve kat görevlisi danışmaya ilerlemiştim bu defa. Annem ile görüşmeye geldiğimizi söyleyince annemin de aslında odasında beni beklediğini ve geçebileceğimi söylemişti.
Kapısının önüne geldiğimde derin bir nefes verdim ardından boğazımı temizledim ve kapıyı tıklattıktan sonra araladım. Görüş açıma ilk giren şey ortada ki masa ve sandalyelerin birinde oturan annemdi. Beni görmesi ile oturduğu yerden kalktı hızlıca.
Bir kaç saniye öylece durup zamanın onu ne kadar yaşlandırmış olduğuna baktım. Ardından içeri girip kapıyı kapattım. "Chaeyoung." Titreyen sesinden adım döküldüğünde zorla yutkunmuş ve içeriye doğru adımlamaya başlamıştım. Otel odası gibiydi. Yatak, büyük bir dolap, masa, muhtemelen banyo ve tuvalete açılan kapı, küçük bir mutfak tezgahı.
Masaya doğru ağır bir şekilde adımlamaya devam ettiğimde bir anda öne atılıp konuşmuştu. "Yine gelmeyeceğini düşünmüştüm kızım." Fakat bakışlarım öyle hızlı bir şekilde ona döndü ki içinde yanan alevleri görmüş gibi yerine sabitlendi. Onun az önce oturduğu masadan bir sandalye çekip yerleştim ve çantamı masanın üzerine koyduğumda o da karşıma oturmuştu.
Bir kaç saniye süren sessizliği dayanamayıp bozdu. "Çok büyümüşsün çok güzelleşmişsin kızım." Dolan gözleri ile konuştuğunda ellerim masanın altında bir kez daha yumruk olmuştu bile.
"Bana kızım deme. Buraya ilk ve son gelişim. Senin yüzünden Jisoo ile kavga ettim ve buraya da beni affetmesi için geldim sadece." Yüzünde ki heyecanlı gülümseme silinmişti.
"Neden böyle yapıyorsun Chae? Neden beni anlamaya çalışmıyorsun? Oysa ki en çok senin anlaman gerekmez mi beni?" Dudaklarımdan histerik bir gülüş kaçmıştı. "Neden bunu söyleyip duruyorsunuz? Sen anlaşılacak şeyler yapmadım. Biz aynı falan değiliz. Ben sen değilim. Ben senin kızın değilim. Senin gibi olmayacağım."
Tanrım öfkem geliyordu. Delirecektim. Hissediyordum.
"Böyle söyleme. Annenim ben senin. Hiç bir şeyi isteyerek yapmadım-"
"Annem değilsin! Ben senin kızın değilim! Mahvettin hayatımı. Senin sikik genlerin ve sen hayatımı mahvettiniz. Sevdiğim adamın yanında olmaktan korkuyorum ben. Ona zarar vermekten korkuyorum. Onu sürekli üzüyorum. Ve hepsi senin yüzünden. Bu yüzden senin kızın falan değilim ben." Ağlamaya ve bağırmaya başladığımda bana öylece bakıyordu.