3. bölüm

754 26 1
                                    

daha fazla kendimi yormadan yatağıma uzanıp gözlerimi kapattım yarın metinin yanına uğramalıydım.

.....

poyraz alaylı gözleri ile karışısında ona yalvaran adamı izliyordu. her gün acınası onlarca adamla uğraşmak can sıkıcı geliyordu artık

"imdat!!!" diye bağırdı orhan. ondan borç almamalıydı böyle bir hataya düşerek hem ailesini hem de kendisini ölüme sürüklemişti

"kimden yardım istiyorsun orhan?" dedi ve bakışlarında onu tutan korumalara çevirdi "sizden mi istiyor?"

orhan titreyen göz bebeklerini karışısında ki acımasız adamın yüzünde gezdirdi. buradan ölmeden çıkamayacağına emin olmuştu bile

poyraz adamın suratına sertçe bir yumruk geçirdiğinde Orhan inleyerek yere çakıldı. korumalar tekrar ayağa kaldırdığında yüzüne bir tane daha patlattı

yediği iki yumruk onu bayıltmaya yetmişti fakat poyraz henüz tatmin olamamıştı "ayıltın şunu"

adamlardan biri elindeki buz dolu kovayı orhanın üstüne boşaltığında çığlık atarak doğruldu Orhan

nefes nefese etrafına bakarken poyraz bundan sonra kadınını göreceğini hatırladı ve bir hışım belindeki silahı çıkarıp orhana doğrulttu. "eğlenceyi kesmek zorundayım orhancık." eli tetiğe yaklaştığında orhan korkuyla titredi

aklına üslerinin bahsettiği bir kız geldi. iki gün önce ilter beyin konuşmasına tanık olmuştu. kumsal hakkında birinden bahsediyorlardı, bu kişinin poyraz için önemli olduğu konuşmalarından belli olmuştu. aklına gelen şeyle sırıttı

"kumsal..." dedi ve ağzında ki kanı yere tükürdü. her yeri kan içindeydi

poyraz duyduğu isimle avucunun içinde olan silahı sinirle sıktı, böyle bir itin ağzından o ismi duymak onu çıldırmaya yetiyordu

orhan fırsattan istifade hemen konuşmaya başladı "İlter bir kaç gün sonra size buluşma teklif e-edecek" zar zor konuştuğunda derin bir nefes aldı ve tekrar ağzını açtı "hisselerden çekilmenizi, eğer çekilmezseniz o kızı, kumsalı öldüreceğini söyleyecek"
.......

"4 artı 5 kaç ediyordu elifcim?" minnak parmaklarını saymaya başladığında vereceği cevabı bekliyordum. "sekiz mi" dudaklarımı büzüp kafamı 'hayır' anlamında salladım ve on parmağının hepsini açıp elife döndüm "bir elini beş yap diğer elini ise dört anlaştık mı" kafasını salladığında bir eline dokunmazken diğer elinden bir parmağını indirdi

"aferin şimdi say bakalım" parmaklarını tek tek sesli bir şekilde sayarken annesi odaya elinde kahve ile girmişti "hocam içersiniz diye yapmıştım" gülümseyip elinden aldığımda geri elife döndüm

"dokuz mu?" yanağından bir makas alıp kafamı salladım "aferin"

bir yandan kahvemi içerken bir yandan da elife ders anlatıyordum. Küçük çocukları çalıştırmak çok kolaydı ayrıca maaşım da gayet yetiyordu bana

yani efeye

"evet bugünlük bu kadar yeterli değil mi?" bezmiş bir şekilde kafasını salladığında gülümseyip yanağından öptüm

ayaklandığımda annesi tekrar girmişti odaya "heh bitti mi hocam"

"evet hem elif de yoruldu bugünlük bu kadar" sevecenlikle başını salladığında beni kapıya kadar geçirdi.

apartmandan çıktığımda temiz havayı içime çektim bugünün son dersiydi bu şimdi metinin evine gidip iyi mi değil mi diye kontrol etmem lazımdı.

hızlı adımlar atarken bir yandan da metini arıyordum ama ulaşılamıyordan başka bir yanıt gelmiyordu. ağrıyan bacaklarım sayesinde zar zor evine vardığımda telaşla kapıyı çaldım

henüz kimse açmaz kendi tekrar vuracaktım ki kapı bir anda açıldı. Tanımadığım bir sima görmüş olmamın şaşkınlığıyla karşımdaki adama baktım

"kime bakmıştınız?"

"metine. metin burda yaşıyor değil mi" diye sordum evin içine bakarak "hayır dünden beri evde yok bir yerlere sızmıştır amcık" ettiği küfürle yüzümü buruştururken kafamı salladım "gelirse ona kumsal diye biri geldi der misin?" umursamazca başını salladığında kapıyı da kapatmıştı

sen bi elime geç metin seni ben geberticem

yavaş adımlarla eve doğru yürürken uykum da gelmeye başlamıştı. Her gün aynı şeyleri anlatmak çok eğlenceli sayılmazdı

önümü bir anda siyah bir araba kestiğinde kısa bir çığlık atıp geriye doğru bir adım attım. İçimde ki ses bu o adam derken ben rastgele birisi olması için dua ediyordum.

arkama baktığımda bir tane araba daha durmuştu. ben daha da gerilirken arabadan poyraz tüm heybetiyle çıkmıştı.

diğer adamlardan çıktığında bizden biraz uzaklaşmışlardı.

"sevgilim..." diye bana yaklaşırken arkama bile bakmadan kaçmak istediğimi farkettim.

korku dolu irislerim yüzünde gezinirken elini belime koydu ve arabaya yönlendirdi. ne yaptığını sanıyordu bu adam?

"eve gitmek istiyorum!" diyerek elinden kurtulmaya çalıştığımda daha da sıkı kavrayarak arabanın kapısını açtı geçmem için "önce benim istediğim yere gidiyoruz."

"hayır gelmek istemiyorum bırak peşimi" diye bağırdığımda kehribar gözleri gölgelenmişti. Kendini frenlemeye çalıştığını kapattığı gözlerinden anlamıştım

gözlerini geri açtığında bir adım geriledim "bin arabaya" dedi ve daha yüksek bir sesle "hemen!"

ikiletmeden arabaya bindiğimde kalbim üç buçuk atıyordu çok geçmeden diğer kapı açıldığında kendisi de yanıma oturmuştu

yol sessiz geçerken sürekli gözlerimi kaçırıyordum ondan o ise benim aksime gözlerini benden ayırmıyor, ona bakmam için emrediyordu sanki

ama bakmadım. o emretti diye değil deli gibi korktuğumdan. bizim evden baya uzaklaşmıştık ya beni öldürücekse?

araba hâlâ durmazken konuşma gereği duydum "nereye gidiyoruz?" konuşmamla bakışları dudağıma kaydığında yutkundum

"evimize sevgilim"

"ne? ne evi! ben- ben evime gitmek istiyorum" dedim bi anlık korkuyla. içimde öyle bir his vardı ki bu his beni yiyip bitiriyordu. belki bana tecavüz ederdi kim bilir

ellerim titremeye başladığında panik atak geçireceğimi düşündüm hep geçirirdim çünkü ve şuan ilacım yanımda değildi. önce ellerim sonra tüm vücudum titremeye başladım gözleri tüm vücudumda endişeyle dolaştı. beni tutup kendine çekti

"kumsal.. kumsal...sevgilim bana bak kumsal bana bak!" açamadım gözlerimi tüm vücudum titriyordu. hızla nerden çıktığını bilmediğim şırıngayı boynuma sapladı ve içindeki sıvıyı enjekte etmeye başladı

gözlerim yavaş yavaş kapanıyordu som gördüğüm onun bana hayran bakışıydı

ıssız bi ormanın içindeydim hava zifiri karanlık sayılırdı ve benim bildiğim tek şey iliklerime kadar korku ile dolmuş olmamdı içimdeki ilkel dürtüyle koşmaya başladım deli gibi koşuyordum arkama bile bakmadan ayaklarım kesiliyordu, çiziliyordu ve acıyordu ama umrumda olan tek şey bu lanet yerden kurtulmaktı napicagimi bilmiyordum kosmaktan baska cagrem yoktu en sonunda yere dustum biliyordum arkamdaydi

o hep arkamdaydi hep beni izliyordu yanimdan bir kere bile ayrilmiyordu ondan kurtulusum yoktu yere vurup son gucumde ciglik attim

POYRAZ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin