"Lavanta"

25 7 0
                                    


Beklenen gün geldi, bilincim cinayet enfeksiyonu kapmış gibi bundan başka bir şey düşünemiyorum. Doktor! Zavallı hasta doktor, beni iyileştirmek için sabırsızlanıyorsun fakat bu defa iyileşmek için bende sabırsızım. Beni özleyeceksin ne acı! Bunun için son görüşmemizi uzun tutmak en büyük arzum ama işler nasıl olur kestiremiyorum.

O bekletilmeyi sevmez zamanında odasında olmalısınız. Eğer onu kızdırırsanız yatışması daha uzun sürer, uzun bir terapi, sırtınızda yeni izler anlamına gelir. Saat 17.00 da kapıyı çalarsınız. 'Gel.' sesi yerine kapının kilit sesi duyulur ve o sizi yakanızdan kavrayıp içeri sokar. Buna artık alışmışsınızdır sıradan gelir, tartaklanmak onurunuzu yıpratmaz. Sonra boğazınızdaki boğulma hissi kesilir ve kendinizi pahalı döşeme üzerinde duvara doğru sürüklenirken bulursunuz.

'O iyi bir atıcıdır.'

Bunu size ilk gün yaptığında siz lavanta renkli duvardan nefret etmeye başlarsınız ve sonra lavanta renkli oda sizin kâbusunuz olur.

Sakın onun duvarını kan izi yapmayın yoksa terapi süreniz uzar. Bu yüzden dikkat edin ve duvara hassas yerlerinizi çarpmayın. Buna bir anlam veremezsiniz, tanımadığınız bir adamın size bu şekilde davranmasının gerekçesini düşünürsünüz. Yerden, şaşkın ve korku dolu bakışlarınızı terapistinizin üzerinde gezdirirken O, masaya gider ve bir sigara yakar. Elleri sürekli titriyordur ve bir şeylere homurdanır. Kibritin alevi parladığında sırtınız bir hoş olur. Sigara ateşle buluştuğunda o size bakar ve konuşur:

— Seni piç kurusu, hayatın boyunca sürünerek yaşayacaksın; sen şanssız doğanlardansın.

Çaresizce en uygun kelimeyi ararsın; lütfen, ne olur, yalvarırım... Tüm bunlar onu deli eder sakın bir tanesini bile söyleme. Onun yerine herkesi ayağa kaldırmayı deneyebilirsin bu onu kızdırır ama korkutur da. Terapi saatini kimsenin olmadığı bir saate ayarlamış olsa da çığlık sesi birilerini odaya davet edebilir bu yüzden feryatların terapini erken bitirebilir; fakat sen bir sokak çocuğusun ve anlatacakların doğrular da olsa sana kimse inanmayacaktır bu yüzden susmayı tercih edersin. Dondurucu soğukla, yakıcı ateşi takas ederek gün sayarsın. Bunu değiştirecek birinin olması ihtimali ise hiç aklına gelmez.

Saat beş, akşam olmak üzere... Kapısının önündeyim elimde kurumun yangın için zorunlu baltası var. Kapıyı çaldığımda balta onun neresine saplanacak merak ediyorum.

'Umarım kafasına isabet etmez, bunun olmaması için dua ediyorum.'

Kapıyı çalarsın iki saniye içinde kol aşağıya iner ve balta doktorunun köprücük kemiğinden ciğerine kadar saplanır. Avazı çıktığı kadar bağırır ama sorun değil olacakları günlerdir hesaplıyorsun. Onu kimse elinden alamaz.

'Cüssenin ne olduğu önemli değil birisinin omzuna balta saplarsan yere devrilir ve bağırmaya başlar.'

Bu sahneye bayılırsın; doktorun yerde kıvranıyordur. O sırada yüzünde film karelerini andıran bir gülümsemeyle kapıyı sakince kilitlersin. Artık terapi saati başlamıştır ve doktorun rahatsız edilmekten hoşlanmaz, bu yüzden kapıyı kimse çalmayacaktır. Terapistin yerde sürünüyor ve acıdan kuduruyor, sesiyse haftalardır beklediğin güzellikte kulaklarını doyuruyor.

Sol eliyle baltayı saplandığı yerden çıkarmak için hamle yapıyor ama canı çok yandığı için hemen vazgeçiyor.

Doktorunun yapamadığını sen yaparsın sağ ayağınla şanslı olan diğer omzuna basar ve baltayı açtığın derin yaradan çıkarırsın.

'Hayır, bunu yapma ne olur acıdan bayılma'

Doktorumun acıdan ağzı köpürüyor tükürüğüne kan karışıyor. Ağladığını görüyorum merhamet dilenir gibi bir ifadesi var ama hiç yüzüme bakmıyor. Bense yüzümdeki tüm donuk ifadeyle onu seyrediyorum. Ayakucunda duruyorum ve terapistin vücudundan yer beğeniyorum. Baltadan kan süzülüyor; terapistimden de. Kum saatleri gibi! Kan aktıkça zamanım azalıyor. Ölüm onu ziyarete hazırlanıyor.

Balistik SenfonisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin