Bölüm 4

9 4 0
                                    

Evin en sevdiğim bölümüne doğru giderken kafamda her şeyi Cihan'a nasıl anlatacağım vardı. Cihan'ı yeterince yalnız bırakmıştım. Artık benim de taşın altına elimi koymam gerekiyordu. Zaten şu saatten sonra nasıl Türkiye'ye dönecektim bilmiyordum. Kütüphane hala bıraktığım gibiydi, bu evde değişmeyen nadir şeylerden. Geniş kapının yanından başlayarak odanın karşısındaki boydan boya cama kadar devam eden kocaman kitaplık çocukken beni korkuturdu. Hala bana büyüleyici gelen bir yapısı vardı. Annemde okumayı çok severmiş belki de bu şekilde kendimi ona daha yakın hissettiğim içindir. Sola doğru ilerleyip parmaklarımı rafın ve kitap ciltlerinin üzerinde gezdiriyorum. Yıllardır gelmediğim bir yerin beni bu kadar rahatlatmasını hayretle karşılıyorum. Elimi gezdirirken Jane Austen'ın Gurur ve Önyargı'sını okumaya karar veriyorum. Kitabı alıp pencerenin önündeki koltuklardan birine kuruluyorum. Kitabın beni en çok etkileyen kısımlarını okurken gözlerimin ağırlaştığını hissediyorum.

'Başına ne gelirse gelsin, sevgi dolu bir annesi olduğunu bilmek insanı rahatlatır.'

~

"Ada... Ada..."

Gözlerimi kısarak açtım. Kütüphanedeydim.

"Ada? Seni bulamadım." Cihan önüme geldiğinde gözlerimi ona odaklamaya çalıştım. Yüzünde geldiğimden beri sıkça gördüğüm sıkıntılı ifade vardı. Benden sakladığı şey ne ise o da daha söylemeye hazır değildi. Ama öğrenecektim ve sorun ne ise artık beraber çözecektik

"Buradayım. Uyuyakalmışım. Uçuştan herhalde. Niye bu kadar panikledin?"

"Hiç sadece abilik işte," dedi gülerek.

"Bir dakika sen işten döndüğüne göre..." Arkama dönüp camdan dışarı baktım. "Akşam olmuş. Bu kadar uyuduğuma inanamıyorum." Yanıma gelip yüzüme baktı.

"İyi misin?"

"Kendimi pek iyi hissetmiyorum. Havaalanında enfeksiyon kapmış olabilirim." diye mırıldandım.

Suratımı avucunun içine aldı. Alnımdan ateşime baktı. "Ateşin yok gibi. Gel yemek hazır. Biraz bir şeyler ye kendine gelirsin."

Yavaşça doğruldum. Sırtım ve boynum tutulmuş bir şekilde kalktım. Yere düşen kitabı masaya bırakıp Cihan'ın arkasından mutfağa girdim. Masada amcam ve mutfak kısmındaki Eliza ve Natalie bana bakmaya başladılar. Buraya geldiğimden beri kendimi spot altında gibi hissetmeye başlamıştım. Cihan beni masaya doğru yönlendirirken Natalie ve Eliza işlerine döndüler bizde mutfak kısmını geçip masaya yerleştik. Yemekte tavuk yahnisi ve pilav vardı. İnanılmaz güzel kokuyordu. Kokuyu alana kadar acıktığımı unutmuştum.

"Yemek harika görünüyor ellerinize sağlık."

"Afiyet olsun, kızım."

Masada herkes suskundu. Tabağımda ne varsa silip süpürdükten sonra oturma odasına geçtik. Amcam kahvesini içiyor, Cihan'da telefonda maillerini okuyordu. Hadi konuş artık! Söylemenin tam zamanı. Bilinçaltım kendince bana akıl verirken bende Cihan'ı izliyordum. Biraz doğruldum.

"Cihan?"

"Efendim canım?" Telefonuna bakmaya devam ediyordu.

"Sana söylemem gereken bir şey var."

Kaşlarını kaldırarak bana döndü. "Söyle bakalım."

"Ben İstanbul'daki işlerimi bitirdim. Sana demiştim ya derslerimi erken bitirdim diye. Geri dönmek yerine burada bir işe girsem daha iyi olur diye düşünüyorum artık."

"NE? Burada mı?" Bir bana bakıp sonra amcama döndü. Birkaç saniye ona baktıktan sonra bana döndü.

"Evet, burada. Niye bu kadar şaşırdın hep burada olmamı isteyen sen değil miydin?"

"Evet ama..." Duraksadı. Amcama bir bakış attı.

Amcam lafa girdi. "Tabii ki kızım. Abin şaşırdı sadece."

"Daha bir şey yapmadım zaten." Cihan elleriyle yüzünü ovuşturdu. Bana dönüp gözlerime baktı. Beni sürekli yanında isteyen çocuk gitmiş yerine başka biri gelmişti sanki. Neden bu kadar gergin olduğunu bilmiyordum.

"Ben senin yanına gelme planı yapıyordum o yüzden şaşırdım."

"Tamam ben geldim artık. Bir şey daha var. Proje için çalıştığım bir yer vardı ya oradan kovuldum. Aslında bu kadar apar topar gelmemin sebebi de bu." Bunu anlatmak biraz zordu. Çok detay vermeye gerek yok şimdilik.

"Oh! İyi olmuş orada çalışmanı hiç istemiyordum zaten. Boşuna bana öyle bakma." İşte benim tanıdığım Cihan buydu.

"Neyse ben artık her şeyi anlattığıma göre sen dökül bakalım. Ne saklıyorsun benden?"

"Ben mi? Ben hiçbir şey saklamıyorum." O benim yalanımı nasıl yakalayabiliyorsa ben de onunkini yakalayabiliyordum.

"Cihan ben artık çocuk değilim. Ne varsa söyle."

Cihan ifadesiz bir şekilde amcama döndü. Amcam, "Ada da gerçeği bilmeli." dedi. Biliyordum. Bir şey olduğunu biliyordum.

"Hayır amca..." Cihan kendince itiraz etmeye çalışsa da amcam devam etti. "Ada, kızım son zamanlarda şirket biraz sıkıntıda abin de bu yüzden gergin ama senin meraklanacağın bir şey yok."

Üzgün bir ifadeyle Cihan'a döndüm. "Bu muydu yani? Tamam üzülme, önemli değil artık bende yanındayım. Ne gerekiyorsa yaparız." Kollarımı boynuna sardım. O da kollarını belime sardı. Daha kötü bir şey çıkacak diye korkmuştum.

Bir süre öyle kaldık benim gözlerim kapanmaya başladığında, "Hadi artık yatalım." diyerek beni kaldırdı. Koluma girip beni odama götürdü. Yatağın içine yerleşirken uyku beni aldı.

~

Bir süre sonra dışarıdan gelen takırtılarla irkilerek uyandım. Yavaşça doğruldum. Havaya bakılırsa güneş doğmak üzereydi. Ama bu saatte kim kalkardı ki? Merakıma yenik düşüp yataktan kalktım. Soğuk hava tenimi yalayıp geçerken titreyerek kapüşonlu ceketimi giydim ve kapıyı hafifçe araladım.

"... onun için tehlikeli."

Bu Cihan'ın sesiydi. Biri de bir şeyler söylüyordu ama duyamıyordum. Sessizce parmaklarımın üzerinde ilerledim. Merdivenin başına gelince beni göremeyecek olsalar da kolonun arkasına saklandım.

"Bu alabileceğimiz bir risk değil."

"Onu sonsuza kadar bu şekilde koruyamazsın...Biliyorum Cihan... Bunun için kimse bilmemeli, kimse görmemeli." Sesler kesik kesik geliyordu.

"O konuyla ilgileneceğim. Ama bunlardan haberi olmayacak."

"Olmayacak."

Diğer seste yanılmıyorsam amcamdı. Sesi yorgun ve boğuktu. Ama sabahın beşinde ne konuşuyorlardı? Gizli bir şey miydi? Belki de dinlememeliydim. Konuşmanın parça parça olmasından ve uyku sersemliğinden konuşulanlara anlam veremedim. Sesler kesilince belki de iş konuşuyorlardır diye düşünerek odama yöneldim.

Odama girmeden duyduğum son şey Cihan'ın sıkıntılı sesiydi.

"Umarım olmaz."

MasumHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin